alevilik – Muhalif Sözlük
alevilik hz. ali taraftarlarına denir derler, (b: ali'den taraf) anlamında kullanılsa da incelemek gerekir. bir tarafta "(i: biz hz. ali'nin mücadelesinden beri varız) "diyenler varken, karşı tarafta da "(i: biz hz.ali'den önce de vardık)" diyenler var. ikisinin ortasında sessizce gidenler de var.

alevilik; öncelikle belirtelim ki bir mezheb değildir.alevilik bir yoldur,tariktir-tarikattır.10.yy dan sonra çıkmaya başlamış bir akımdır.çünkü 10.yy a kadar alevilik değil şia hareketi ve havaric vardı sunni dünyasının karşısında.ve her ikisi de katı-sert ve dogmatik bir anlayışa sahiptir.gerçi şia daha çok bidat (yani dine sonradan giren kültür,felsefik görüşler,eski dinlerin etkileri) ile şekillenmiştir. hariciler de dini oldukça katılaştırmış ve zorlaştırmışlardır.

10.yy da (b: ismailiye mezhebi) ilk kez -(i: her ne olursa olsun)- ehl-i kıble olan ve füruatta ayrılık gösterse de nasslarda birlik olan sunni-şii-havaric dünyasından farklı olarak şiaya bağlı gibi görünüp açıktan (b: irtad) ile yeni bir din veya mezheb olduğunu ileri sürmesi sonucunda ilk kez alevilik yolunun temelleri atıldı.kimilerine göre bu bir mezhepti ki şiaya bağlı olup 6.imam cafer es sadık'dan sonra ihtilafa düştüler ve gene de ehl-i beyte bağlı idiler.kimilerine göre de "(i: allah ı her imam da vücut bulan kişi)" (u: haşa) kabul etmeleri,son peygamber ihtilafı ve kendi ekledikleri-çıkardıkları veya farklı tefsir ettikleri kuran ile dinden çıkmış olmaları durumu hasebiyle yeni bir dindi bu.

derken ismailiyye mezhebine bağlı nizari kolu batınileri anadoluya,hindistana ve orta asyaya birçok kez tebliğ amaçlı "(b: gizde yeni dinlerini açıkta yeni mezheblerini)" yaymak üzre yollara düştüler.bir avuç insanın cesareti ve zaferleri,eylemleri-söylemleri karşısında vaadlere inanan saf ve yoksul kesime o zamanki düzene asi olan ve eski dinlerinden gelen örf ve kuralları hala yaşatan bir kısım insanlar da eklenince bu yeni yorumu-mezhebi-yolu kolayca kabul ettiler.amma velakin kabul ettikleri muhitlerde sunni hükümranlığı olduğundan ve irtibat-eğitim-inanç öğretilerinden mahrum kalmaları sonucu zamanla kendileri bu yeni inançlarına sahip çıkmaya ve ikame ettirmeyi denediler, bunun yanında yeni yeni yorumlar-çözümler-eklentiler(bidat)ler katmaya başladılar.

işte,islamla ilk karşılaşmalarında şamanist,zerdüşt,doğacı,ruhçu,eski hint dinci,yunan ve iran felsefeci geçmişlerinden kurtulamayan veya bunu ısrarla sürdürmek isteyen grupların yeni yeni yorumları sonucu birçok tarik (u: yol) çıkmış ve zamanla farklılaşmaya ve de daha çok bağlanmaya gitmeleri kaçınılmaz olmuşlardır.ve hepsinin kökeninde yorum farkı ne olursa olsun "(b: hz. ali ve ehl-i beyt)" öğeleri temel bulmuş,tutunacak-üstüne bina edilecek ana kaynağı bunlar oluşturmuşlardır.

ankara savaşı sonrasında timur'un esir aldığı osmanlı tımarlı askerlerini iran'da erdebil şeyhi'ne bırakması ve orada kızılbaş öğretilerinden etkilenmeleri mevzusu var. ve bunlar bir zaman sonra kıvamına gelince serbest bırakıldılar ve onlar da hsaretlik çektikleri memleketlerine,köylerine döndüler. sonra ne oldu dersiniz?

günümüze gelene kadar alevi grupları yaşam savaşı vermiş ve zamanla birçok yolu olan bu isim altında bir tılsımittifak oluşmuştur.hz. ali,ehl-i beyt,peygamber efendimiz hz. muhammed,allah,kuran,imam(lider) ve daha birçok itikadi-siyasi konuda farklı görüşlere ve tariklere sahip olan bu insanlar (b: alevilik ve alevi kimliği) altında toplanmayı ve tanınmayı başlattıkları andan itibaren değişim-farklılık yavaşlamaya başlamıştır.

süreç içerisinde marksist,hegelci,darwinist akımlardan etkilenebilen olanlarla beraber, kendilerini alevi olarak gören insanlarda (b: mezhebiz) diyen de var, (b: tarikatız) diyen de,hatta *(b: bir dindir hz aliden önce bile vardı)* gibi yorum yapanlar da.bu yüzden alevilik tek değildir,bir değildir.mekan-zaman ve marjinal liderine göre değişir tanımları.

bu yüzden diğer itikadi veya ameli mezhepler gibi sistematik ve tanımlanabilir yapısı olmadığından (i: alevilik şu an sadece bir sıfattır).tek bir tanımı-yorumu yapılamadığından mağdur olduklarını düşünenler de vardır , kendi içlerinde çatışanlar da.o yüzden (b: alevi kimdir) sorusuna cevap ve yorumlar çeşitlidir.

kafkas türkmeni asıllı olmam hasebiyle gelenek-kültür-yaşlılarının(atalarının) dini yorumlamaları üzerine incelemeye başlamamla kökeni belki de safevi kızılbaşlığına veya nizari ismailiye mezhebi - matüridi&hanefi mezhepleri arasında bir yere dayanan bir kul olarak benim araştırmam sonucu ulaştığım bilgiler bunlardır. 73 fırkaya ayrılacak ümmetin tek kurtulduğu fırka ve yolu da her zaman aklımın bir köşesinde durur.
15 Kasım 1925 tarihli "resimli ay" dergisine röportaj veren adı açıklanmayan bir alevi genç
---------------alıntı---------------
Sanırım (b: "Büyük mumların sönmesi")(mum söndü) olarak anılan tören karakaş grubu tarafından uygulanmaktadır. ayrıca, benim grubumun mensuplarınında eskiden uyguladıklarına inanıyorum., ama itiraf etmeliyim ki buna benzer hiçbir şey görmedim. henüz yakın bir geçmişe kadar, "kuzu töreni" denilen özel bir tören yapılmadan kuzu eti yemiyorlar. (...) (b: kuzu gecesi denilen bu gece esnasından bekarların kabul edilmediği törende başka dualarda okunabilirdi.) evli erkekler eşleriyle birlikte orada hazır bulunurlardı. ben, genç ve bekar olduğum için oraya katılamadım. ama, bekarlara uygulanan yasak, (b: tören esnasında eşlerin değiştirilmesi uygulamasında dayanıyor olsa gerek sanırım.) bu sırrı çözmek için harcadığım çabaların hepsi boşa çıktı. herkesin verdiği cevap şuydu: "evlen o zaman anlarsın"
---------------alıntı---------------

soner yalçın, beyaz türklerin büyük sırrı, s.312-313 aktarılmıştır. orjinal kaynağı: 8-18 ocak 1924 tarihli Vakit gazetesi(Rüşdü beyin röportajından)
---------------alıntı---------------
Kuzu bayramı. bu bayram 22 adar'da kutlanırdı. her sene özel bir törenle ilk kez bir kuzunun yendiği bayramdı. o halde bu töreni oluşturan neydi? evli iki erkek ve iki kadından oluşan en az dört kişi kuzu bayramına iştirak etmelidir. bu sayı arttırılabilir ama (b: daima evli karşı cinslerden oluşan çift sayıdan oluşmalıdır.) şık giyimli ve mücevherlerini takmış kadınlar sofrayı hazırlarlar. yemekten sonra eğlenceye başlanır ve (b: belirli bir anda büyün mumlar söndürülerek ortalık karartılır. kuzu bayramının anlamından kaynaklanan aşkı en uzun yaşamayı bilenler o gecenin kahramanıdır.)
---------------alıntı---------------
gerçek anadolu kültürüdür. çoğunluğu dürüst ve mert insanlardır. bugün memleket tüm soytarılara, hırsız ve düzenbazlara rağmen ayakta durabiliyorsa bunu anadolu/alevi kültürüne muhtemelen alevilere borçludur. alevi değilim ama olsaydım şeref duyardım.
henüz alevilerin dahi ne olduğuna karar veremediği için şahsi ve içtimai mezhebi türkçülük olan bir kişi olarak hakkında yorum yapmayacağım olgu.
lakin şunu da belirtmeden geçmemek lazım "gerçek anadolu kültürüdür" tanımlanması,türk milliyetçiliği'nin,türklüğün ne olduğunu bilmeyen kişiler tarafından ortaya atılan ve alevilik dışında kalan türklüğü güzel olmamakla,insanca olmamakla,doğru dürüst mert olmamakla,hatta aleviden gayri türk'ü soytarı,hırsız ve düzenbaz ilan etmekle eşdeğerdir.
önce türklüğün ne olduğu bilinecek,sonra türk milliyetçiliği öğrenilecek ondan sonra uluorta saçma sapan yorumlar yapılıp türk'lük rencide edilmeyecek.velhasıl herkes haddini bilecek.
bir türk olarak hiçbir şey borçlu olmadığım olgu.muhtaç olduğum kudretin adresi damarlarımda ki asil kandır.
alevilik anadolu kültürüdür.(u: 12 13 ve 14. yüzyılları inceleyiniz )saidi nursi, menzil şeyhi, fethullah gülen tayyip erdoğan gibilerin hiçbir zaman anlamadıkları, anlayamayacakları, anlasalar da işlerine gelmediği için anlamazlıktan geldikleri nitelikli bir dünya görüşüdür.

kişi, kendisini nasıl tanımlamak isterse, o şekilde tanımlayabilmelidir. diğerlerini kötülemediği ve onların sırtlarına basarak pirim kazanmaya çalışmadığı sürece.
ayrıca alevilik dışında kalan türklüğü kötüleyen kim . vah vah vah ... (u: gülücem)
bazı türkçülerin gereğinden fazla abarttığı mezhep, yol. ehli sünnet gibi, alevilik de türk'e ayak bağı oluyor çoğu zaman. aklın olmadığı yerde yokuz.
heterodoksi bağnazlık. sünni yobazlığın, bağnazlığın, püsürlüğün karşı taraftaki versiyonu. türk kültürünü falan muhafaza ettikleri de hikaye. onu sünni dedeler, nineler de koruyor.
öze dönüş yapmaya başlayan soydaşlardır.

vakti zamanında ibrahim kaypakkaya denilen kaypağın çıkardığı fitne ateşi yavaş-yavaş sönmüş, dersimli kripto piçlerin palavraları itibar görmemeye başlamış, dhkp-c li serserilerin hezeyanları duymamazlıktan gelinmiştir.

alevi türkmenler; türkçülerin samimi çağrılarına kulak vermiş ve üzerlerindeki mankurtluğu yırtıp atmıştır. türkçülerin davasında, cinsiyet/mezhep/şive/boy/oymak farkı gözetmeksizin bütün türkler bir şekilde biraraya gelmiş ve ortak hareket edebilmişlerdir.

halen mankurt olanlar ve kriptolu piçler tabiki mevcuttur.
gerçi kriptolu piçleri ayırt etmek zor değildir. ermenilerin genelde türklükle sorunu olduğu için kendilerini tarif ederken ''alevi kürdüyüz'' tabirini kullanıyorlar.
ve ya sadece ''aleviyiz'' deyip, meshebi sanki bir ırkmış gibi dile getiriyorlar.
mankurtlar ise halen marksist/komünist baskıyı üstünden atamamış, dönem propagandalarının etkisinde kalmış elemanlar. gerçi onlarda yavaştan uyanıyorlar ve köklerini araştırıp, türkmen olduklarını öğreniyorlar.

adamlar mankurtluktan kurtulmasın diye ipne pkklılar gidip adamların evlerini işaretledi. üstlerine üç hilal koyup, sanki ülkücüler işaretlemişte saldıracakmış gibi gösterdiler. korku yayıp, kendi saflarına çekmeye çalıştılar.

yeşil komünist ve kızıl komünist ittifakı bir olup, ''bunlar sizi yaktı, katliam yaptı'' sözlerini heryerde tekrarlayıp propaganda yaparak, adamlar mankurtluktan kopmasın diye uğraştılar.

ve dahi sosyal medyada kendini alevi türkmen gösterip, türkçülere küfreden. türkçü gösterip, alevi türkmenlere küfreden pkk/dhkp-c ittifakı bile oldu.

bu olaylar bir nevi mankurtlardan nemalananları gözler önüne serdi. bu adamlar öze dönüş yapmasın diye her türlü fitneyi çevirdiler. lakin dönüş yaşanıyor efendim. durduramıyorlar.