bu ülke – Muhalif Sözlük
BU üLKE / CEMiL MERiç

Sol ve sağ... çılgın sevgilerin ve şuursuz kinlerin emzirdiği iki ifrit...

Gerici, ilerici... düşünce hürriyeti bu mülevves kelimelerin esaretinden kurtulmakla başlar, düşünce hürriyeti ve düşünce namusu.

Kâmus bir milletin hafızası, yani kendisi; heyecanıyla, hassasiyetiyle, şuuruyla. Kâmusa uzanan el namusa uzanmıştır. Her mukaddesi yıkan Fransız ihtilali, tek mukaddese saygı göstermiş: kâmusa.

izm’ler idrakimize giydirilmiş deli gömlekleri. itibarları menşe’lerinden geliyor. Hepsi de Avrupalı.

Karınlık kinlerin birbirine saldırttığı çılgın sürülerin savaş çığlığıdır slogan. ilkelin, budalanın, papağanın ideolojisidir. Düşünce ile çığlık bağdaşmaz. şuurun sesi çığlık değildir. Yabani bağırır, medenî insan konuşur. Bu çocuklar yıllarca konuşturulmadı. Hınçlarını üç beş kelime ile suratımıza tükürüyorlar. ideolojilerini yasakladığımız için hışımlarına uğradık. Demokrasinin demopedi olduğunu kimse düşünmedi. Aczin hürriyetperverliği, yalanların en nâmussuzu. Bahşedilen hürriyet, ölmek ve öldürmek hürriyeti.

irfan asaletini kaybetti. Hafızaya çakıl taşı gibi saplanan bilgi kırıntılarına yeni bir ad bulduk: kültür.

Kitaba harcadığımız parayı, atlar için harcadığımızla kıyaslarsak, yerin dibine girmemiz gerekmez mi? kitap sevene kitap delisi diyoruz, kimseye at delisi dediğimiz yok.

Kalktığını iddia ettiğimiz Kapitülasyonlar ruhumuzda yaşıyor, hem de bütün habasetiyle. Alafrangalık, zevki ve tefekkürü dumura uğratan bir kabuk.

Polemik zekâların savaşıymış. Zekâlar birbiriyle savaşmaz. Kinlerin, peşin hükümlerin, gizli çıkarların savaşı polemik. Hiç kimseyi ikna etmeyen bir lâkırdı tufanı.

Bir çağı bütünüyle kötülemek, bütünüyle yüceltmek kadar yanlış.

Tanzimat sonrası Türk aydınına en çok yakışan sıfat müstağrip. Edebiyatımız bir gölge-edebiyat; düşüncemiz bir gölge-düşünce. üç edebî nevi itibardadır: taklit, intihâl, tercüme.

Türk düşünce tarihi, ülkesiyle göbek bağını koparan bir intelijansıyanın dramı. Bu bahtsız kafilenin, bayrağını taşıyacağı içtimaî bir sınıf yok. Vatanında gariptir. Alkışlayıcısı: ekalliyetler ve Avrupa.

Edebiyatımızda yunanperestlik Yahya Kemal’le başlar. Yahya Kemal ve Yakup Kadri ile. iran’dan Yunan’a geçen iki dost bu yolculuktan altın meyvelerle dönerler. Ama anlarlar ki gurbet tehlikelerle dolu... Bâkî’leri, Galip’leri, Hâmit’leri yetiştiren bir şiiri, Yunân-ı kadîme bağlamak, ummanı ırmağa bağlamaktır.

Cellini bir adam öldürür. Papa’ya şikâyet ederler. Kaşlarını çatar Kudsiyetmehab: “Bizim kanunlarımız avam içindir” der, “dâhiler için değil”.

insanından kopan bin intelijansıyanın kaderi suya nakışlar çizmek.

irfan düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime. irfan kemâle açılan kapı, amelle taçlanan ilim. irfan bir mevhibedir. Cehitle gelişen bir mevhibe.

Altıyüzyıl beraber ağlayıp, beraber gülmek. Sonra bu muhteşem rüyayı korkunç bir kâbusa kalbeden meşûm bir salgın; maddecilik. Tarihin dışına çıkan Anadolu, tarihin ve hayatın. Heyhat, bu çöküşte kıyametlerin ihtişamı da yok, şiirsiz ve şikâyetsiz.

Gerçek akıl, ilâhî bir mevhibedir, aşka sonsuza, feragate kanatlandırır bizi. insanı maddeye ve rakkama zincirleyen bir miskin meleke, yabancı bir Tanrıdır: düşmanlarımızın Tanrısı.

Sakson köleleri boyunlarında bir tasma taşırlarmış: efendilerinin adı yazılırmış bu tasmaya. Aydınlarımız da onlara benziyor; her biri bir şeyhin müridi.

Düşünceye sınır çizilemez. şüpheden bile şüphe.

Beşeriyi temsil edecekmişim, niçin? Kendi kendime yetmek, kendi kendimden hoşnut olmak biricik görevim.

Kanun, eski Yunan’dan beri “büyük sineklerin yırtıp geçtiği, küçüklerin takılıp kaldığı bir örümcek ağı” Avrupalı için.

şiddeti yok eden şiddet, yalanların en alçakçası değilse, vehimlerin en şairanesi. Her kavganın ezelî mazereti: son kavga olmak.

Büyük adam kucağında yaşadığı toplumun üvey evlâdı. Dünkü, yarınki, ötelerdeki bir toplumun çocuğu.

Büyük adam, kalabalığı tekme ile uyandıran kılavuz. Sonra uyanan Caliban efendisini parçalar.

insanları eskisi kadar sevmemek. insanları ve eşyayı. Galiba ölmek bu.

Dahi münzevî bir yıldız; anasız doğan çocuk, anasız doğan ve zürriyetsiz ölen. Zirveden zirveye akseden şarkı.

Bir adamı tanımak için düşüncelerini, acılarını, heyecanlarını bilmemiz lâzım, hiç değilse. Hayatın maddi olaylarıyla ancak kronoloji yapılabilir. Kronoloji: aptalların tarihi.

Fikir adamı için namus, abesde direniş değil, hakikate teslimiyet.

Senin yıldızların kelimeler, söyle raksetsinler, alev saçlarıyla sonsuz bahçesinde hayallerinin. Kelime ormanda uyuyan dilber; şair uzaklardan gelen şehzâde. Kelimeler benim sudaki gölgem, okşayamam onları, öpemem. Bir davet olarak güzel kelime ve dualara muhterem, gönülden gönüle köprü, asırdan asıra merdiven. Kelime kendimi seyrettiğim dere. Kelime sonsuz, kelime adem.

Kuşlara benzer kelimeler, odana dolarlar bir akşam. Nereden gelirler bilinmez. Kâh çığlık çığlığadırlar, kâh sesleri işitilmez. çiçeğe benzer kelimeler: turuncu, erguvan, beyaz. Bir rüzgâr sürükler hepsini. Bulutlara güvenilmez.

Senin türben kelimeler. Yuvarlanırken tırnaklarını kâğıda geçirmek istiyorsun; kâğıda, yani ebediyete. Zavallı çocuk, bilmiyorsun ki ebediyet sümüklüböceğin izleri kadar aldatıcı.

Ruh yazının icadından beri ölümsüz. Kaya homurdanır, mermer gülümser, konuşan yalnız kitap.

Denize atılan bir şişe her kitap. Asırlar, kumsalda oynayan birer çocuk. içine gönlünü boşalttığın şişeyi belki açarlar, belki açmazlar.

Kime yazıyorsun bu mektubu. Elinde hiçbir adres yok. Domuzlar kutsal kitaplarla beslenmez.

Zekâ rüzgârda unutulan mum, bencillik fânus. Senin fânusun yok. Ve şuurun hasta bir hayvanın korkularını aksettiren kırık bir ayna.

önce sükût vardı kelâm değil. “tanrı sükûttur” diyor bir Hint bilgesi. Söz, iki sonsuz arasında bir çırpınış. Hayat gibi sıcak ve dost. Kutupların sessizliğinden bana ne?

Münakaşa eden iki insan, aynı graniti yontan iki heykeltraş, hakikati arayan iki yol arkadaşı. Hedefi tahrip değil terkiptir bu kavganın. Mağlubun muzaffer olduğu tek yarış.

Büyük adam, bir devin sırtına tırmanan cüce. Dev, halk. şuursuz, sevimsiz, tehtidkâr. Yığın kadındır. ırzını teslim edecek bir zorba arar. çobansız rahat edemeyen kaz sürüsü.