bir hüseyin nihal atsız şiiridir, enfestir :
rûhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden
bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu
pervâne olan kendini gizler mi alevden
sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu...
gün senden ışık alsa bir renge bürünse;
ay secde edip çehrene yerlerde sürünse;
her şey silinip kayboluyorken nazarımdan
yalnız o yeşil gözlerinin nûru görünse...
ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,
ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla!..
hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince,
Çehren bana uğrunda ölüm hâzzı verince,
gönlümdeki azgın devi rüzgârlara attım;
gözlerle günâh işlemenin zevkini tattım.
gözler ki birer parçasıdır sende ilâh?ın,
gözler ki senin en katı zulmün ve silâhın,
vur şanlı silâhınla gönül mülkü düzelsin;
sen öldürüyorken de, vururken de güzelsin!
bir başka füsûn fışkırıyor sanki yüzünden,
bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden...
hasret sana ey yirmi yılın taze baharı,
vaslınla da dinmez yine bağrımdaki ağrı.
dinmez! gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
dinmez! ebedi özleyişin bestesidir bu!
hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı,
görmek seni ukbâdan eğer mümkün olaydı.
dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,
tek bendeki volkanları söndürse denizler...
halâ yaşıyor gizlenerek rûhuma "kaabil";
imkânı bulunsaydı, bütün ömre mukabil
sırretmeye elden seni bir perde olurdum.
toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.
mehtaplı yüzün tanrı'yı kıskandırıyordur.
en hisli şiirden de örülmez bu güzellik.
yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur,
kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik!
rûhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden
bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu
pervâne olan kendini gizler mi alevden
sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu...
gün senden ışık alsa bir renge bürünse;
ay secde edip çehrene yerlerde sürünse;
her şey silinip kayboluyorken nazarımdan
yalnız o yeşil gözlerinin nûru görünse...
ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,
ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla!..
hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince,
Çehren bana uğrunda ölüm hâzzı verince,
gönlümdeki azgın devi rüzgârlara attım;
gözlerle günâh işlemenin zevkini tattım.
gözler ki birer parçasıdır sende ilâh?ın,
gözler ki senin en katı zulmün ve silâhın,
vur şanlı silâhınla gönül mülkü düzelsin;
sen öldürüyorken de, vururken de güzelsin!
bir başka füsûn fışkırıyor sanki yüzünden,
bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden...
hasret sana ey yirmi yılın taze baharı,
vaslınla da dinmez yine bağrımdaki ağrı.
dinmez! gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
dinmez! ebedi özleyişin bestesidir bu!
hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı,
görmek seni ukbâdan eğer mümkün olaydı.
dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,
tek bendeki volkanları söndürse denizler...
halâ yaşıyor gizlenerek rûhuma "kaabil";
imkânı bulunsaydı, bütün ömre mukabil
sırretmeye elden seni bir perde olurdum.
toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.
mehtaplı yüzün tanrı'yı kıskandırıyordur.
en hisli şiirden de örülmez bu güzellik.
yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur,
kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik!