ankara – Muhalif Sözlük
söylenenlerin aksine güzel yerdir Ankara; arkadaşlıktır, dostluklur, aşktır...

Sakarya'da Erdinç ağabeyin mezgitini yemeden, Kumrular'da Halil ağabeyin sıcak poğacası ve tavşan kanı çayıyla kahvaltı etmeden, Sıhhıye köprüsü altında Sungurlu'lu Mehmet ağabeyin 100 gr. tavuk dönerini yemeden kimse ben Ankara'lıyım demesin...

Sonra kimse Kuğulu Park'ta cebinde ki son parasıyla aldığı simidi güvercinlere atmadan, Karanfil sokak'ta sokak müzisyenlerinin çaldığı şarkıya eşlik etmeden, Limon Bazaar'ın en alt katında ki Amasya'lı nargile ustasının yanına uğramadan yine demesin ben Ankara'lıyım...

Daha da sonra Ankaragücü Beşiktaş maçı olduğu bir gün Beşiktaş forması giyip Sıhhıye'de kavga etmeden, sevgilisinden ayrıldığı gün arabanızı alıp çoban çeşmesi'nde arkadaşınız ağlarken yerde kafa yapıcı içeriğe sahip şişeler yuvarlanmadan, nezarette tutulduğunuz bir gün uzun eşşek veya birdirbir oynayıp polislerin "Deli ... k... bunlar, salın gitsin." lafını duymadan yine ama yine demesin Ben Ankara'lıyım...

Ankara'yı bilmeyen, konuşmasın.
yıkılan genelevlerinin altından 2000 yıllık antik tiyatro çıkan şehirdir.(u: bgv) ''zaten bu kadınların hayatı da bir tiyatro sayılmaz mıydı?'' gibilerinden bir tayfun talipoğlu girişi yapmak istemiyorum. zormalayın, yapmam.(u: bgv)
üstadın dediği gibi bildiğin orta anadolu mallığının tescili bir şehir. insanı kaba saba, nezaketsiz, sorunlu. ama şehir olarak butik ve kendine özgü.. en azından kendimizi öyle avutuyoruz bu bölümde. tunalı hilmi'deki hayyami şarapevi'ni tek geçerim, güzel bir akşam için bire bir; tek de gider, çift de. gün içinde indirim var onu kaçırmayalım yalnız.
hava sahasına her girişimde, bulunduğum her ayın ilk haftasında gribal enfeksiyona yakalandığım şehir. iklimi senin..
favori parçası budur:

(i: dar geldi sana ankara
şaziye'de kaçtı osman'a
çek, çek dünyanın kahrınıda
vur, vur rakı-bira-şaraba)

http://tinyurl.com/3amxe8o
bildiğin soğuk hava deposu. yok böyle bir soğuk şekli. no frost sistemiyle soğutuyor resmen. görünürde bir şey yok ama iliğin taş kesilir, kemikler zangırdar. çözemedim. bi' kurtulsam, dilencileri abâd edeceğim.
nesi beğenilmez,nasıl beğenilmez hala anlayamamakla beraber o kurtuluştaki üst geçidin dibindeki çiğ köfteci amcadan çiğ köfte yemek için bile gidilebilecek şehir.
istanbul'u,izmir'i,bursa'yı,adana'yı da gördük fakat ankaradaki doğallığı,düzenliliği başka yerde göremedik.
yüksel caddesinde insan hakları beyannamesini okuyan kadın heykelinin ordaki banklarda oturup komünistleri izlemek için dahi gidilmesi gereken şehir.
laf söyletmem aga ankara'ya...

birde bizim gibi herşeyi bulmakta zorluk çeken küçük şehir insanları için çok enteresan anılar barındırır. mesela bir gün ailece ankara ziyaretimiz sırasında beştepe,ocak ve parti genel merkezleri ziyaretlerimden sonra ulusalcı abimi aradığımda "kızılay'da sosyalist bilmem ne partisi'nin karşısındaki bardayım" dediğinde kendi kendime "vay anasını,daha demin nerdeydik şimdi nereye gidiyoruz" demiştim. (u: büyük şehir insanları bu kozmopolitlik şaşkınlığını anlayamaz)