said nursi – Muhalif Sözlük
"şimdi Türkiye’de her teşekkülün, vatanını seven herkesin önünde hürmetle durması lazım gelen bir kuvvet vardır: Said Nur ve talebeleri. Bunların derneği yoktur. Lokali yoktur; yeri yoktur; yurdu yoktur; partisi, patırdısı, nutku, alayişi, nümayişi yoktur. Bu bilinmezlerin, ermişlerin, kendini büyük bir davaya vermişlerin şuurlu imanlı, inanlı kalabalığıdır." demiştir osman yüksel serdengeçti.
hayatını konu alan kitaplarda zamanın ilim merkezi tillo'da herkesi kendisine hayran bıraktırdığı, ne kadar alim varsa alayına koyup geçirdiği yazılır. okuyan mallar da afiyetle yer bunu. tillo ne kardeşim ya? sanırsın paris, roma, istanbul mk. lan tillo bugün ne ki, 50 yıl, 100 yıl önce ne olsun!? eğitimin yurt sathına yayıldığı bugünlerde bile iki satır yazıyı kekelemeden okuyacak adam çıkmaz tillo'dan. net! tillo'dan kürt çıkar, digor'dan pazarcı kürt. budur yani. fazlası yok. ilim merkezinize de, yalanınıza da sokayım emi.
geçen yüzyılın nihat doğan'ı. nihat doğan mı daha eğlenceli bu mu tam karar veremedim ama şaşırtıcı ölçüde benzerlikler var ikisinin arasında. bu adamların hoca olarak anılması aklıma hep neyzen'in beytini getiriyor;

ulu tanrım! şu arap açmazı türk'ü yendi
tam üç yüz sene biçareye müslim dendi
2.abdülhamid han ile araları siyasi yönden uyuşmamış olabilir ancak saidi nursi sonra eski siyasi fikirlerinden vazgeçtiğini zaten kendiside belirtmiştir.

ayrıca bazı milliyetçilerin saldırmalarını veya sallamalarını anlamakta güç. ne yani şeyh sait e destek mi verseydi? kendisine en azından saygı duysunlar bari destek vermedi diye. unutmayın ki saidi nursinin etkisi şeyh saitten çok daha fazlaydı o dönemlerde. isteseydi şeyh sait'in arkasındaki isyancı sayısını 3-4 e katlayabilirdi.

Saidi Nursi'nin şöyle yapmasını bekliyorlar heralde. mesela ben türkçüyüm demeliydi. mesela türk en üstün ırktır falan demeliydi saygı duyabilmeleri için dimi?
küresel anti komünizm kampanyasına kova kova su taşımış, bu yönü sebebiyle ters düştüğü isimler tarafından bile övülmüştür. ekşi sözlük'ten bir yazarın yazdıklarını aynen aktarıyorum:

---------------ayırıcı---------------
sosyalizme/komünizm hakındaki fikirleri o kadar bayat, kulaktan dolma ve bayağıdır ki, bu akımların ne olduklarına dair en ufak teorik bir bilgisi falan yoktur, sosyalizm sandığı şey sosyalist soslu stalinist rus milliyetçiliğidir. stalinist ortadoksiye böylesine muhalif bu şahıs, örneğin abd'nin kapitalizmini veya islam dünyasıyla girdiği ters ilişkiyi ise bir sorun olarak görmüyor olacak ki, abd'ye tek kötü söz etmez. yani bu güruhun abd sevdası babadan oğula anlaşılan...
---------------ayırıcı---------------
önce tespitimi sıçayım; tipik bir kürt’tür. Diğer kürtler gibi o da müfteri, düzenbaz, şarlatan, yalancı, cahil ve meczup bir kuyrukludur.

Sonra, eski ve yeni olmak üzere ikiye ayrılır. Eskisinde kürtçü(u: suçlamıyorum)(u: hakkıdır), yenisinde ise din mazlumu rolünü oynar. Sabit olansa göklerin ona olan seslenişidir; said ne yazmışsa, bu ona yazdırılmıştır. Bu bakımdan yazdıklarının telifi kendisine ait olmayıp, yüce allah’adır. Hatta said, kendisinin ve şakirdanının işaretine kur’an’da da rastlamıştır.

Said’in eskiden yeniye geçişi tam bir tornistandır. Bizim etrakı biidrak kabullenmekte zorlansa da said, saidi kürdi’dir. "enbâ-ı cinsi" olan "Asurîler ve Keyânîlerin cihangirlik zamanından pişdar, kahraman askerleri olan arslan Kürtler"e seslendiği "iki mektebi musîbetin şahâdetnâmesi yahut divanı harbi örfî ve saîdi kürdî"sinde de, "münazarat"ında da, 23 kasım 1922’de mustafa kemal Atatürk’e yazdığı mektubunda da kürdi’dir ve kürtçüdür ve cumhuriyet devrinde ise kripto bir şekilde hep böyle kalmıştır.

said ayrıca hayal dünyası geniş ahmağın tekidir. 1907-1909’da istanbul’da bulunmuş, ikinci abdülhamid’e o karışık devirde olmadık istekler iletmiş; neticede kendisine eseri hiffet teşhisi konulmuştur. said, milli mücadele yıllarında ankara’ya da teşrif etmiş, meclis kürsüsünde efelenmiş, atatürk’e diklenmiş, kendisini din üzere amel etmeye davet etmiş, istekleri kabul görmeyince de postayı koyup yurduna dönmüştür. Tabii bunlar said’in "tarihçei hayatı"ndaki geniş zihin dünyasında olup bitenler. işin iç yüzü ise, said’in meclis kürsüsünde dua etmiş olabileceği ve atatürk’e "islâm âleminin kahramanı Paşa Hazretleri" ve "Ey şanlı Gazi" ifadeleriyle sitayişle ve efendilikle hitap ve namaz falan filan tavsiye edeceği bir mektup yazmış olmasıdır.

Bir bozuk ruh halinden çok kürtlüğün bir meziyeti olarak said, hem kendisine hem de şakirdanına göre çağın en önemli adamıdır; hem ilimde, hem fende, hem de fikirde böyledir. O dinlenilmelidir, onun tavsiyelerine uyulmalıdır; bu mustafa kemal paşa da olsa böyledir. Yoksa said, göklerin gücü adına vazifesini icraa eyler; kendisini siklemeyeni tekfir, hatta deccal ilan eder.

Said böyle bir pezeveng-i âlidir ki, gazi paşa hazretleri hakkında onun vefatından sonra ipe sapa gelmez beyanlarda bulunabilmiştir. Bu onun tabii vazifesi olduğundan burada suçlu said değil, said diye ölen binlerce akılsız ve ahmak türk’tür. Ona, Vatanın halâskârı hakkında "tarihçe-i hayat"ında, "emirdağ lahikası"nda ve "şualar"ında deccal diyebilme cesaretini veren bunlardır.

Said’in kendi açısından tek tutar yanı, şeyh said’den daha öngörülü olması ve ona göre davranmasıdır. şeyh said, 1925’te türk kıtalarına toslayacağını öngöremeyip binlerce kürt’ü etrafına toplayarak kürdistan hayaliyle cihada kalkmışken, molla said buna yanaşmamış, artık kürdistan hayalinin sükûta erdiğini erkenden kabul edip yeraltına inmiş ve zehrini yıllarca, sabırla ve yavaş yavaş din duygularını istismar etmek suretiyle türk milletine zerk etmiştir. Bugün bu hadise said’in bademlediği şakirtler tarafından onun vatanperverliğine delil olarak gösterilmekte ve “bak gördün mü, o isyana katılmamış. Halbuki, islama bayraktarlık etmiş bir millete kılıç kaldırmam demeyip katılabilirdi, katılsaydı hal nice olurdu” denilerek ufak yollu tehditle kürtçülüğü aklanmaya çalışılmıştır.