taksim gezi parkı olayları – Muhalif Sözlük
olaylarla ilgili abdullah gül'ün insaniyeti gözlerimi yaşartmıştır.
gül aynı gül ama insan olmuş. canım cumhurbaşkanım diyesim geldi ama sonra işin içinde bir bit eniği olacağı aklıma düştü.

malumdur, libya kaynarken birden bire kaddafi'nin öz oğlu taraf değişmişti. yahu yıllardır babanın koltuğunun altındaydın, niye taraf değiştin diye soranda olmamıştı. sonra kokusu çıktı ki; eğer baba düşerse, yerine lider olarak oğul geçsin diye bizzat baba tarafından plamlanmış bir projeydi. her halükarda aile kazanacaktı.
tabii nasip olmadı. koku çabuk çıktı, berberiler uyandı.

şimdide sayın cumhurbaşkanıma şunu soruyorum; ''yahu bayram değil, seyran değil. birdenbire niye bir toplumcu oldun?'' hele birde rte'nin kibirden gözü kararıp tehdit üzerine tehdit, yafta üzerine yafta attığı bir zamanda böyle bir toplumculuk hiç hayra alamet değil.
kızılay ayağında fatura ağır. görmedim ama kolej, tunalı hilmi, kuğulupark tarafları da bitik vaziyetteymiş.
gazın etkisi halen devam ediyor. herkes hapşırıyor kızılay'da.
kırılmadık, dağıtılmadık durak ve reklam panosu kalmamış. şu dev reklam panoları dahil.
sıhhıye, sakarya caddesi, güvenpark ve zafer çarşısı önündeki belso araçları yok. yakmışlar mk. taze meyve suyu içiyorduk, bu olmadı işte.(u: :( )
kaldırımlar sökülmüş, çöpler dağıtılmış.
taşlanmadık banka şubesi kalmamış.
tomalar spreyle boyanmış, aynaları kırılmış. ''sis atma oç'' yazısı iyi güldürdü yalnız.
meydandaki direğe asılan göktürk bayrağı hala orada.(u: :( )
PKK gösterilerinde Apo ve sözde Kürdistan bayraklarına sıkılamayan su ve gazın, Türk bayrağına ve vatandaşına sıkıldığı dalga dalga büyüyen eylemdir. "SEN GELME ULAN AYı" denilen öküzlerin iştirakiyle yakıp yıkmaya vardığı bilinmektedir. Polisin götü yeseydi apo posterine sıkardı o suyu. öyle veya böyle polisimiz de tırsak hacı.
19 mayıs'ta başlatılması öngörülen fakat reyhanlı olayı sebebiyle başlatılmayan olaylardır. gezi parkı hadisesi sebebiyle "yapı"nın istediği ortam kendiliğinden gelişmiştir. hadiseler devleti temsil eden ordu içinde en yakın "kabuğunu değiştiren ülkücüler" sıfatlı ,1923 ruhlu kuvvacı bir yapının varlığına delalet eder. bu yapı ümidi mhp'ye bağlamış fakat mhp'nin bu plan içinde yer almayıp kendi planına dirayetle sadık kalması sebebiyle ateş diğer taraftan yakılmıştır. en kısa zamanda bitirilecek,ondan sonra akp hükümetinin hamlesi beklenecektir. hamle daha baskıcı olur ise ateşler daha gür yakılacak,hamle geri çekilme ve taviz noktasında olur ise surda onarılması güç bir gedik açılmış olacaktır. ilk defa akp kendi silahı olan ceberrutlukla vurulmuştur. sistemin dayattığı metodların dışına çıkılmış ve akp köşeye sıkıştırılarak kendini destekleyen otorite merkezleri nazarında itibarsızlaştırılmıştır.

birilerinin "sizin atın bizi bir yere götüreceği yok,atı değiştireceğiz" söylemi meselenin özünü teşkil eder. (u: yakmak isteyeni tutmayın) (u: ama yanmayın)
beşiktaş ve taksim'de idim. aktarıyorum:

gezgin abdal ve mazdek ile beşiktaş barbaros'ta türksolu'nun genç türk ve çarşı taraftar gruplarının içinde destek için bulunduğumuz sırada tomaların önünde caddede sloganlar atıyorduk hem de kurt çıkararak! herşey iyiydi hatta son osmanli ile de karşılaştık. özlemişim pampamı. dediğine göre 2-3'e kadar polis bekliyormuş sonra ara sokaklarda yakaladığını ağzına sıçarak paketleyip götürüyormuş. sığınılan binalarda kapıyı açan olursa göstericiler sığınıp kurtuluyormuş. panpamın tavsiyelerini dinleyip onu elindeki birasıyla arkadaşlarını beklemeye bıraktık ve biz taksim'e çıkan kemalist gruba dahil olmadan önden önden yürümeye başladık.

ama taksim'i görmeseydik keşke!...

ara sokaklardan çıkana kadar zaten biber gazından burnumuz, ağzımız, gözümüz, yüzümüz yana yana bir kaldık. ben bir ara gözümü açamıyordum ve bol bol hınnik tükürüyordum. galiba addli bir grup "abi iyi misin" demişti de ellerinde beyaz bir sıvı dolu pet şişe ile yardımcı olmaya çalıştılar. sonra mazdek geri gelip koluma girdi ve beni aldı. sonra savaş alanına geçebildik.

orada (b: küçük devrim kürdistanı)'nı veya (b: olası sosyalist türkiye istanbul)'unun manzarasını gördüm beyler. aynen iran'ın kum şehrindeki ara sokaklar gibi propaganda posterleri ve sprey yazılı duvarlar ile dolu her yer! incicilerin sis atma o.ç dışında komik birşey yok!

gezgin abdal bdplilerin kalabalık bulunduğu otobüs durağı parkında, merdivenlerden onlara karşı slogan atan ulusalcı-ülkücü gruplara karışarak kendinden geçercesine "ne mutlu türküm diyene" (ki sanki tüm kan yüzüne sıçramoş ve boğazı birden şişmiş ve sesiyle hoparlördeki kürtçe şarkıyı bastırmıştı) diye slogan atmaya başlayınca bizim için (b: son'un başlangıcı) söz konusu oldu. şampiyonu sakinleştirirken karıştığımız grupça slogan atılmaya devam edince biz de destek verdik. sonra bir baktım etrafımda "(b: pekeke)" militanları 4-5 taraftan koluma yapışıp kendilerine çekiyor. o esnada mazdek'le ağız dalaşı yapan bir grup daha var.. kurt çıkararak destek vermemin faturasını oradaki militanların "sivil polis" iftirası yüzünden tüm taksim'in üstümden geçmesiyle ödeyebilirdim. ölümümü kimse de sahiplenmezdi a.q! ALLAH'dan son anda gezgin abdal iri cüssesi ile kalabalık arasından beni çekip alabildi. vallaha bok yoluna gidiyordum.

korktum mu beyler?

evet (b: korktum)! a.q ben satırlı-sopalı 20 kişinin arasına tedariksiz dalıp erkekliğimi yapıp dayak yemiş hatta kafası yarılmış adamım. dikişim de hala duruyor. ama bura öyle değil! yeminlen, tipi bozuk izbandod gibi bir etnik döküntü'nün "neden apo posteri olmuyormuş" deyip koluma diğer militanlarla yapışması ve kendilerine doğru çekmesini yaşayınca aklıma ilk gelen çoluk çocuğum oldu! aman dilemedim tabi, abi de çekmedim hala cevap vermeye devam ediyordum ama vücudumdan yukarı göğe birşeyin kalkıp gittiğini de inkar edemem!

benden destek bu kadar beyler..marjinal sola bile bir yere kadar eyvallah çekebiliyordum hatta taksim'in o ibo(u: kaypakkaya)lu-deniz(u: gezmiş)li pankartı, çeşit çeşit legal/illegal parti flamalarından oluşan kızıl bayraklı hali bile içimi burksa da ister istemez, "nasıl olsa bunlar azınlık ve sadece buradalar, asıl meydanlarda biz varız. tayyib'i devirene kadar..." diye kendimi kandırabiliyordum.

ama apo, kck ve pkk paçavraları altında bizim eleştirilerimize "(b: halk birliği)" nakaratıyla karşı çıkan ve bizim gibilere "provokatör" diye tutturan komüler.. ve onlara karşı götünden korkan ya da o manzarayı içine sindiren ulusalcı-kemalist gruplar için ben hayatımı sikertemem! ki az kalsın sikertiliyorduk!

halk kalmamış desem yalan olur ama çoğu da heyecan arayan gençlerden oluşan, hatta örgütsüz liseli-ünili bebeler. yönetenler ve yönlendirenler bizzat kürt veya kürtçü gruplar! addli, tgbli ulusalcılardan ya da doğru ifadeyle türk solu'ndan çıkmış kitleleri yönetim.

"türküz türkçüyüz atatürkçüyüz" sloganını her yerde attık! "mustafa kemalin askerleriyiz" sloganına hatta kalabalıklar eşliğinde katıldı herkes. hep bir ağızdan akp'ye tayyibe küfürler güzel de, (b: taksim meydanı)'na gelince iş değişiyor. az kalsın o sloganlar ve bizim şampiyon yüzünden gaza gelen ben "niyazi" oluyordum! kürtçe slogana, kürtçü pankarta evet ama türkçü sloganlarda provokator olunuyormuş! öyle halk birliğini sikerim ben o zaman!

ezcümle..

aynasızlar taksim'i siksinler, kızılay'ı da.. ama diğer yerleri hala tayyiban'a inat destekliyorum! tencere kaşık sesleri son atımlık umut barutumu tutuyor, bırakmıyor! bu birliktelik toplumsal muhalefete dönüşmüşken bu fırsat kaçmaz! yalnız benim gördüğüm manzara yüzünden halk yavaş yavaş marjinal sola bırakıyor meydanları ve hatta bırakmış! her gün de gözle görülür şekilde sıradan halk çekilip sadece bunlar kalıyor ortada! bunu da kaydedin!!!

salak salak bilgi kirliliği yapan feysten, tıvitten değil; direk meydanlardan yazdık!
(bkz:##34270) üstad gerekeni söylemiş, yazmış. ilk andan beri içime sinmedi. ağaç falan hikaye, herkesin niyeti fırsat bulmuşken tayyip'i indirmekti. eyvallah, güzel de böyle olmaz. bunlarla olmaz. 2001'deki esnaf mitingi ortamı oluşması gerek. o gün peder de gözaltına alındı, dayım mitingde kırılan ayağıyla hastanedeydi. bu çok farklı. akp elindeki öküz kitleyi daha sıkı bağladı kendine. belki tek faydası tayyip'in başkanlık sistemi düşüncesini biraz ertelemek zorunda kalması olabilir. o da kesin değil.
http://eksisozluk.com/entry/34328785

bizden bahsetmişler. galiba bizim meydanı terkedişimizden sonra da iyice bilenen militanlar, beraberce slogan attığımız o gruptan birkaç kişiyi (ulusalcı ve ülkücülerden oluşan küçük bir gruptu) indirmiş. ilginç olan "pataklama" denip geçilmiş ama şiddeti söylenmemiş. zannetmiyorum o kadar basit olduğunu, sağlam benzetmişlerdir. polis zaten giremiyor ama ambulans felan da gelemezdi oraya! gerçekten zor kurtulduk oradan!
sırrı süreyya önder'in (u: bdp yoktu değil mi) arabulucu olarak cumhurbaşkanı ve bülent arınç ile görüşme talep ettiği,taksim komününün oluşturulduğu,bdp'nin "biz onlarla beraberiz" diyerek demeç verdiği olaylar olmuştur. hadisenin şu anda geldiği noktadan rahatsızlık duymak muhakkaktır ve bazı arkadaşlarımızın "yönlendirmesi ve yönetmesi gereken türk milliyetçileriydi" feveranı makuldur. ama meşru değildir. bu olaylar sokak savaşı,kurtarılmış bölgeler,direniş,devrim,siper yoldaşlığı,barikat,halk isyanı,anarşi,kaos sloganlarıyla büyüyebilmiştir ve türk milliyetçileri bütün bu kavramlara uzun zamandır yabancıdır,uzaktır. türk milliyetçileri sola özenerek girişeceği her türlü kaos oluşturma girişiminden bugün itibariyle mağlubiyetle çıkacaktır. şu da bir öneridir ; onlar taksim'i işgal ettiğinde bizde kendi kurtarılmış bölgemizi oluştursa idik ama oluşturmadık,oluşturamadık zira eylemin fitilini yakan mevzuyada malesef uzağız,o çevreci kültürde yok bizde(u: bir günde alayımız greenpeace olamazdık).gözlerden kaçan bir durum var o durumuda ##34265 'te nispeten belirtmeye çalıştım (u: veli paşalar bitmez,bitmemeli). herşeye herşekilde kızabilir kendinizi bir amaçsızlık içinde görüp kendi kendinize hayıflanabilirsiniz ama şu gelişen süreçte ilmi siyasetin enstrümanlarını kullanmayıp akıbeti belli olmayan maceralara atılmak pekte akıllıca değil.
zaman en iyi tanıktır,zamanın tanıklığında türk milliyetçileri'nin en kazançlı olarak çıktığını görme bahtiyarlığı taşıyacağımız olaylardır. evet türk milliyetçileri'nin meselede bazı hataları vardır fakat bu hatalar artık hareketin kronikleşmiş eksikliklerinin tezahürü olan hatalardır,olayı bağlamaz. ve yine diyorum ülkücüler makinisti belli olmayan trene vagon olmaz. lokomotif ne zaman oluruz sorusuna da şimdilik ancak "onun da zamanı gelecek" diyebiliriz. (u: gelmezse o zaman konuşuruz)
arkadaşlarımla katıldığım, hem beşiktaş'ta hem taksim'de tomalara karşı 5 gün geceli gündüzlü direndiğimiz, dün geceyi polisleri ve provokatörleri tamamen püskürttükten sonra gezi parkı'nda geçirerek devam ettiğimiz direniş.

o değil de ne güzel yer oldu taksim yahu? arındırılmış bölge, otorite yok, kontrol yok. bedava kitap var, düşünen, üreten, yaratan gençler var, birtakım orospu çocuklarının muhtemelen inceden taciz etmek için hâlâ bıkmadan usanmadan biber gazı atması durumunda talcid'li su, limon ve vicks ile koşan sıhhiye gönüllüleri, çöpler için sürekli dolaşan gönüllüler, yağmur yağınca uyku tulumunu açıp 6 kişiye tente yapan gençler... hep öyle kalsın orası, gider yaşarım. matrix'ten çıkıp zion'da bir gece geçirmiş gibi hissettim kendimi. tüm direnişçilere selâm olsun, fırsat buldukça kitaplar, gıda maddeleri, gaz (toz) maskeleri ve tıbbi malzemeyle uğrayıp ortak işlere katılmak niyetindeyim elimden geldiği kadar.

Beşiktaş çarşı'da gözümde deniz gözlüğü(u: gazdan korunmak için), boynumda Gs atkısı; 'Beşiktaş seninle ölmeye geldik' diye bağırıyorum! Direnişin boyutunu sen düşün arkadaş. evde tutulduğu için, yılbaşı gecelerinden daha büyük kalabalığa rağmen, kadınlar tek bir tacizle karşılaşmadı.. içkinin dibine vuruluyor ve tek bir kavga yok. bugün kandil diye içmeyecek olmaları daha bir takdire şayan.

çarşı'yı ayrıca tebrik ediyorum. çok güzel bi strateji izlediler. ben genelde beşiktaşta çatıştım çarşı'dan arkadaşlarımla birlikte. strateji şuydu: milleti semte yani beşiktaş'a toplayıp polisleri gezi parkından üstümüze doğru beşiktaş'a çekmek, polislerin beşiktaş'a inmesini sağlamak, gezi parkını rahatlatmak. bu tuttu. bütün polisler aşağı indi, meydan boş kalınca halk gezi parkını tamamen doldurdu, ev haline getirdi.

ayrıca; Akaretler'de gece yarısı iki polis grubu arasında sıkıştığımızda bize kapısını açan, evine alan kız; sen ne güzel bi insansın...

not: hala ülkücülerin ''toplu'' olarak sokağa çıkmaması taraftarıyım!

(bkz:semt-i müdafaa)
izmir'de tgb'nin 3 gün boyunca çoluk-çocuk-liseli-ünili-ksk holiganı ve bilimum apolitik kesimlerin tamamını uluscı çizgiye kanalize edip, sendikaların gelmesiyle çökmüştür.

3 gün boyunca türk bayrakları, atatürk posterleri, hükümet karşıtlığı ve türk(türkiyeli değil) yurttaşı(vatandaşı değil) çapulcuların en güzelidir mavralarıyla iyi geçmiştir ama sonra sendikacı miçler olayı iyice bulandırıp, tgb'yi püskürtmüştür. olay para-pul davası oldu. kürtçüler zaten sık-sık girmeye çalışıp püskürtülüyordu ama sendikacılar eliyle girdiler.
tgb izmirde çöktü. böyle devam eder. meydan sendikacı ve keko takımına kaldı. lakin kekolar, gençleri kendine kanalize edemiyorlar. onlar kendi kafasına göre takılıyorlar.

bu arada belirteyip. sendikacı ve keko takımı olaylara sonradan girip, sanki ilk günden beri varmış gibi takılıyorlar.
tgb bile ''ulan adamlar bizim mirasa çöktü'' diyorlar.
tgb tam ''silivriye özgürlük'' noktasına gelmiştiki, sendikacı ve kekolar ortamı züktü attı.