recm – Muhalif Sözlük
islamda kaynak 4'tür(u: hanefi ve maturidi ekolü): kitap, sünnet, icma, kıyas.

yalnızca (i: hükümler kur'an'a dayanır) demek; "risalet(b: e) iman"ı tehlikeye sokar. yasakların ve cezaların bir kısmı da peygamber efendimiz'e aittir. bu isnadı doğrulayan ve peygambere de hüküm koyma hakkı veren ayet de vardır. recm uygulaması değnek cezası olarak kur'an'da (u: nur süresi), taşlama olarak sünnette bulunur.

suçun ispatı ve tespiti için 4 şahid aranmakta. ya da 4 kez fail tarafından ikrar (u: açıkça söyleme, kabullenme) gerekir. bu yüzden uygulamada zordur. peygamber döneminde vuku bulan recm cezaları ikrar ile, osmanlı'daki olay ise şahidler ile kanıtlanmıştır.
nur suresi 2. ayette şu ifade geçer : ‘(b: zina eden kadın ve zina eden erkeğin ciltlerine yüz vuruş vurun. allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız, allah’ın dini konusunda bunlara acıma duygusu sizi yakalamasın. Müminlerden bir grup da bunların cezalarına tanık olsun).’

ayette zinanın cezası yüz celde olarak geçer. Arapçada celde, deriyi incitecek bir değnek anlamına gelir. ayrıca ayetin devamında bir grubun bu cezalandırmaya şahitlik etmesi emredilir. bu ifade ile birlikte bu cezanın kişiye fiziksel zarar vermekten çok toplum önünde o suçunu teşhir ederek utanmasını sağlamak amaçlanmıştır. kuran’a göre zinanın kanıtlanması için dört şahit gerekir. islam’da özel mülkiyetin dokunulmazlığı olduğunu düşünürsek bunun ispatlanması imkansızdır!

bu ceza, aleni yapıları yok edecek bir uygulamadır. genelev v.s ortamlar bu ceza hükmü ile engellenmiş olur. suç, toplumda yer etmez, bireylerin hayatında kalır.
peki, dört mezhepte adeta bir nas hükmünde olan recm, nasıl bu hale geldi?

hikayeye göre (b: recm ile ilgili kuran ayetleri sayfalara yazılı şekilde hz. aişe’nin evindeydi. peygamber’in vefatından sonra odaya giren aç bir keçi bu ayetlerin yazılı olduğu sayfaları yemiştir. böylece keçi bu ayetleri neshetmiştir, yani hükmünü kaldırmıştır). bu hikayeyi ben uydurmadım. bakın nerede geçiyor :
(b: ibni mace nikah 36,1944 ve hanbel 5/131,132,183 ve 6/269)

alim ibn-i kuteybe, konuya şöyle bir giriş yaparak açıklık getiriyor: “(b: keçi mübarek bir hayvandır)” ve şöyle devam ediyor: “(b: ad ve semud kavimlerini ortadan kaldıran allah, bir ayetini keçiye yedirerek kaldıramaz mı?)” - tevilu muhteliful hadis

ve yine buhari’de de yer alan, hz. ömer’e(b: ithaf edilmiş) bir cümle de, konuyu destekler niteliktedir. “(b: ileride bazı kişiler çıkacak ve recm cezasını kuran’da bulmuyoruz diye recmi inkar edeceklerdir. işte bu kişiler okun yaydan çıktığı gibi dinden çıkacaklardır. eğer halkın “ömer Kuran’a ilave ediyor” demesinden korkmasam bu recm ayetini kuran’a yazardım).“ (buhari 93/21, müslim hudud 8/1431, ebu davut 41/1)

bu şuna benziyor. bir yalanla başladım işe ama baktım ki sarpa sarıyor, devam edeyim senaryoyu yazmaya. ne çıkar ki, bir süre sonra zaten bunu yapanlar kendileri inanmaya başlıyor. onların ardında ise ‘(b: din nakildir)’ anlayışıyla hareket eden bir zümrenin aynen onlardan devralacağı bu din algısı kalıyor.
allah aşkına, böyle bir şey olabilir mi! allah aciz mi ki bir hükmünü keçi yedi diye ortadan kaldıracak. bu nasıl bir şeydir? (b: allah’ın kelamı kağıt parçası mı yoksa vahy mi? vahy yırtılır mı hiç ve o yüce kelam allah’ın ebediyen muhafazasında değil mi?)

bu algı ile tüm bu meselelerde dinin orijininden fersah fersah uzaklara düşüyoruz. imam nikahı mevzuu da bir başka örnek. ayetleri irdelerken esbab-ı nüzul gözetilir, bunu diyen ulema aynı şeyi neden hadisler için yapmaz?(u: üstelik hadis konusu söz konusu kuran iken mukayese bile kaldırmayacak bir konuyken)
(i: not: bu entry genele cevaptır, buradaki şahıslara değil. çünkü her girdiğim ortamda bu anlatılıyor, doldum ulan! yazmazsam içim içimi yer. o yüzden üstüne alınacak kimse yoktur. sadece eleştirdiğim sözleri sarfeden o zihniyetin şahs-ı manevisi hedef alınmıştır.)


müstakbel bir mahmut esat bozkurt tarzı mufakkih olarak meseleye eğileyim:

sosyolog olarak bakarsam mevzuya; ulvi ve mühim düşüncelerim-tespitlerim toplumda aile müessesesinin devamını-sağlığını-birliğini-temelini korumak adına bu cezayı meşru kılıyor.

türkçü olarak bakacak olursam; islam öncesi türk hukuku olan bozkır töresinde de zinanın suçu oklanarak öldürülmek olup (i: -ki oklanarak öldürülme törede en adi kişilere uygulanan aşağılayıcı bir cezadır-) bu geleneğin yakın geçmişimize ve yoğunluğu azalsa da halen ekmek bıçağı, beylik tabanca, av tüfeği ile devam ettiği görülmektedir. yani halen "namus belasına gardaş verdiğimiz can bizim" modunda takılıyoruz.

psikolog olarak bakarsam; toplumda bu had cezasının uygulanması bir heyecan, bir uyanış -(i: ne bilim)-, bir hassasiyet oluşturur. ama asıl bilinçaltına yerleşecek his "göt korkusu"dur. yani caydırıcı tarafı çok ama çok ağır basıyor.

muallim olarak bakıyorum da çekirdekten yetiştirme ve "ayağınızı denk alın lan" dersleri verilebilir. geleceğimiz için tecavüzcü piçlerin azaldığı, namus kavramının hortladığı bir toplum oluşturulabili(b: ni)r. böylece o eleştirdiğimiz "(b: muhafazakarlık algısı)" tam istikametinde olur.

kadı-mahkeme başkanı-hukuk uygulayıcısı olarak adalet, itibar ve (b: haşmetlülük) propagandası alttan alttan zihinlere sokulur.

ekonomist olarak bakarsam erotic shop pazarı tepetaklak olsa da fuhuş için gidecek olan emek ve hizmetin maddiyatı (u: telefon taksi ücretleri iş bitirme bedeli bahşiş) cepte kalacak. bu marjinal fayda da zarardan fazla.

şimdi gelelim işin dini boyutuna ve mufakkih olarak mevzuya dalalım:

(u: mukaddime)

kütüb-i sitte'de yer alan hadislere bir sunni-maturidi-hanefi (u: her ne kadar gelenekten ve kökten kızılbaş ama akaid olarak asimile olsam da) olarak inanırım ve güvenirim. önceliğim her zaman buhari ve müslim'in sahihlerinden yana olmuştur. (b: erkam yayınları)'ndan çıkmışriyaz-üs-salihin'in 8 cildini de okumuş ve imam nevevi'yi de bu konuda ebedi genel başkanım olarak seven ve teşkilatında seve seve hizmet eden biriyim ama muhaddis değilim! bir mufakkih de mevzuyu yorumlarken mezhebindeki kaynak sıralamasına göre hareket eder. (bunların da sırasını ittihat terakki reis (u: yukarıda) yazmış).

meşrep ve âdâb gereği zayıf hadislerde bile "(i: yalavaç efendimiz'e aidiyet bulunabilir)" diye araştırma yapar eğer genel görüş ve cumhur'un da ittifakına muhalif değilse "sened"e hürmet gösteririm. bu da şamanist atalarımın islam'a girdikten sonra mübarek büyüklerce her dokunulan veya kullanılan nesneye kutsallık atfetme geleneğinden olsa gerektir, yani genetik bişi... klasik anadolu çocuğu tepkisi verebilirim.

yalnız;

bu konuda başbuğum imam nevevi'nin recm konusundaki yorumunu fıkıh konusunda aynen (b: copy-paste) ederim. moğol atalarımı dize getiren ve ortadoğu'da putinvari takılan baybars'ın teklifini ilim adamlığına ve delikanlılığa yaraşır biçimde reddeden ve doğruları çekinmeden söyleyen, bir adım da geri atmayan bu yüzden yusufiyeli olan ve işkencelere maruz kalmış başbuğuma güvenmek ve inanmak konusunda cumhur'un yanındayım.

yani, her hükmü ve kaideyi kitap(u: kur'an)ta arama ve eğer orda yoksa gerisini inkar etme yanlışına düşen serserileri zerre kadar kaale almam, gördüğüm yerde de ağzını burnunu dağıtırım (u: adam olun lan). sünnet'siz, peygambersiz islam'ı savunan dangalakları da bu yüzden devrimden sonra (b: kesilecekler) başlığında ikinci istiklal mahkemeleri müstakbel reisi olarak listenin baş kısmına oturtmuşumdur, o günleri iple çekmekteyim.

---

şimdi efendimiz zamanında birkaç kez vuku bulmuş -(i: ki hepsi hadislerde mevcuttur)- bu had cezasını ondan sonra sırayla hulefa-i raşidin de uygulamışsa!, ve mezhep imamlarımız-kaynaklarımız da (u: fıkh-u ekber'i bitirmiş ve feteva-yı hindiyye'nin önemli başlıklarını çalışmış biriyim) bu konuda bu uygulamayı sürdürmüşlerse!; bu yeni yetme reformist hareketler nola ki? (u: ayn mim)

tevatürle gelen çoğu şeye inanmak ve güvenmek için hepimiz balıklama atlıyorken, hz. ömer'in hassas sözü için bu kadar efkara bağlamanın sebeb-i hikmeti nedir?

recmin uygulanması için 4 ikrar veya 4 şahid gerekir (u: çok kolay demi)! devletin evvela dar'ul islam olması, hukukunun da islam şeriatı olması gerekmektedir! yalnızca müslümanlara ve anlaşma ile tabi kılınmış gayr-i müslimlere uygulanır! bekara ayrı, evliye ayrı ceza vardır! temyiz kudreti ve eda kudreti aranır! cebir ve tehdit var mıdır, bakılır! fasit nikah mıdır, sıhhat şartları tam mıdır, şahitler neden yan çızmış, taraflar mevzunun farkında felan mı; incelenir!

yani bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen ne ise onu yapacaksın! hüküm resulullah'ındır, o'na bu hakkı veren allah'dır! o uygulamış, hz. ebubekir-i "sıddık" uygulamış, adalet abidesi hz. ömer işin ciddiyetine ne denli kelam etmiş, hz. ali taşlamada saf ve nizami düsturu getirmiş, (u: islamoğlu dangalağı emevi zihniyeti der tüm bunlara) yani tüm bunlar olmuş...

ee,

- (i: "ilk taşı günahsız olanınız atsın"cıyız biz hacı...)

yürü git lan!
namık kemal, (b: "müsâdeme-i efkardan barıkâ-i hakikat çıkar") demiş. ama görüyorum ki, bu müsâdemeden hakikatin çıkma ihtimali pek görünmüyor...

meselenin dinî referans ve birikimine dair iktibaslar yapacak değilim, buna ne takâtim var, ne de bir asgarî müşterekte buluşulmasına katkısı olacağına inanıyorum...

çok da anokronik(tarih dışı) bir tartışma olarak devam ediyor..

gazali ihyâsı'na şu cümlelerle başlar(türkçe tercümelerinde ş. eygi asla yazmaz bunu):

(b: "bu din düşmanlarından çekmedi, kendisini yanlış anlayanlardan çektiği kadar..."

)ve ikinci cümlesi şudur:

(b: "benim hadis ilmimden nasibim zayıftır, ne duydumsa buraya aldım, ümmete faydası olur diye...")

imam buhari'nin hadis külliyâtı da yüzlerce mevzu hadis ile doludur..

islam alemi, neredeyse her imama ve kitaba mukaddes muamelesi yapmak alışkanlığının bedelini yüzyıllardır ağır ödemektedir. sorgulama melekelerini neredeyse tamamen yitirmiştir... fazlurrahmana sapık diyen, musa carullah'a gizli hristiyandı diyen, ikbale modernist diyen, düşünen herkesi mezhepsiz ilan eden, bizden evvelkiler her şeyi düşünmüş bizim düşünmemize gerek yok diyerek omuzlarının üzerinde taşıyıp durdukları kafalarıyla parmakları arasındaki keyfiyetin farkından bîhaber zihinlerin, özellikle (b: "kadın") meselesinde içine düştükleri çukur, yaklaşık bin beş yüz yıllık bir islam düşünce dünyasını ve medeniyetini tenasül bahsine hapsediyor.

islamın neşet ettiği coğrafyanın tarihi derinliğinden, örfi, kültürel, coğrafi özelliklerinden tamamen soyutlanmış bir din anlayışı, islamın aynı zamanda evrensel oluşunu da haleldar ediyor..

üç beş parça kıyafet, bir kaç sakal, bıyık risalesi, tamamen kültürün belirlediği (b: "tenâsül hayatı")na hapsedilen islam tefekkürü de böylelikle dumura uğramış oluyor...

imam nikahı ile çük nikahı arasında sıkışmış bir ahlaksızlık (b: "peygambere istinad") edilirken ve ahlaksızlık bir imam nikahı ile kılıfına uydurulurken rahat eden vicdanlar, (b: “komşusu aç iken tok duran bizden değildir") ihtârını görmezden gelebiliyor..

(b: “bir kılıcın kınına girip çıktığı gibi”) ancak ispatı istenen zina, bir nikah ile meşrulaşırken en gelenekçi ve en ehl-i sünnet bağlısı(!) hocalar tarafından kitaba uyduruluyor.

bu şartlarda recm hangi sosyal zeminde tartışılabilir ki?

ilk taşı ben atabilirim, bu sicile sahibim..

kime atacağım ilk taşı?

emin olunuz ki bir fahişeye gitmez o taş elimden çıkınca…

dini, peygamberi, dini birikimi, fıkhı, sünneti, hadisi nefslerine alet eden allameye(!) gider o taş..

peygamberi anlamak için, kadını diri diri gömen bir toplumu içine düştükleri o halden alıp, komşusu açken tok yatan bizden değildir’e yükselten ahlak medeniyetini değil, sineğin kanadının altında bulduğu anti mikrobu ya da eliyle ayı ikiye bölmesindeki(ki sahih bir k.hadis değildir) mucizeyi referans alanlara gider o taş..

bahis uzun..

keçiler hafızamı yediler…(u: gb)