NiETZSCHE- BöYLE BUYURDU ZERDüşT
En bilge insan çelişkilerle en zengin olan insandır...
Geceleyin yataklarında gün doğmadan çok evvel birilerinin geçtiğini işitseler kendi kendilerine sorarlar 'nereye gidiyor acaba bu hırsız?'
Gerçekten kirli bir ırmak ademoğlu... bir umman olmalı ki insan kendisi kirlenmeden kirli bir insanı içine alabilsin...
Yalnız kekemelere mi inanır insanlar yoksa?
Anlamıyorlar beni.. bu kulaklara göre ağız değilim ben...
Gayemin yolundayım ben, kendi yolumu izliyorum... duraklayanların ve geride kalanların üzerinden atlayacağım...
Ben uçurum kenarında bir korkuluğum, kavrayan kavrasın beni... ama koltuk değneği değilim...
Yazılmış şeylerden ben yalnız kanla yazılmışı severim...
Bir zamanlar kahraman olmayı düşlerlerdi, şehvet düşkünleridirler şimdi...
Kaç dostum yalnızlığına! büyük adamların gürültüsünden sersemlemiş ve küçüklerin iğneleriyle delik deşik olmuş görüyorum seni...
Yalnızlığın bittiği yerde pazar yeri başlar... pazar yerinin başladığı yerde de büyük adamların şamatası ve zehirli sineklerin vızıltısı...
Yeni değerler yaratanların çevresinde döner görünmeden dünya... ama oyuncuların çevresinde döner halk ve şan... böyledir dünyanın gidişi...
Evet dostum.. komşularının tedirgin vicdanısın sen... onlar zehirli sinekler olacaktır hep ve sen de büyük olan... işte bu daha da zehirli yapacak onları.. kaç dostum yalnızlığına... sineklik olmak değildir senin nasibin...
iblislerini kovmak isterken, kendileri hınzırlaşanlar az değildir..
Arkadaşlıklar var... ah! dostluk da olaydı...
Köleliklerini atarlarken, son değerlerini de atmış oldu niceleri...
Sen onların ötesine geçersin fakat sen yükseldikçe daha küçük görülürsün hasedin gözü tarafından... ama en çok uçanlardan nefret edilir...
Kadın için erkek bir vasıtadır.. gaye çocuktur...
şu adam bir kahraman gibi gerçeği aramaya çıktı.. sonunda küçük ve süslü bir yalan geçirdi eline.. ve aşkım diyor buna...
Dilsiz bir ağızın her gerçeği söylemeye hakkı yoktur...
Hocasına borcunu iyi ödememiş sayılır insan sırf öğrenci kalırsa.. siz benim çelengimi neden yolmayasınız ki? Saygı gösteriyorsununz bana.. ya saygınız bir gün çökerse? Bir heykel altında ezilip kalmayasanız sakın?
Bir çok vedalar ettim.. bilirim o yürek parçalayıcı son saatleri..
insan aşılması gereken bir varlıktır...
insanlık var olduktan beri çok az neşelenmiştir insan... sadece bu bile ilk günahımızdır.. neşelenmeyi daha iyi öğrenince daha çabuk unuturuz başkalarına ıstırap vermeyi ve ıstırap icat etmeyi kendimize..
insanlarla yaşamak güç, çünkü susmak güç...
Ah! biri onları kurtarıcılarından kurtarsa...
Gerçek sert bir rüzgardır... rüzgara karşı kusmaktan ve tükürmekten sakın...
Susuzluğu ancak vahalar kandırır... ve nerede vahalar varsa putlar da vardır orada... gerçeğin adamları özgür ruhlar oldum olası çöllerde oturmuşlardır hep çölün beyleri olarak.. ama şehirde oturur besili ve ünlü bilgeler...
Kartal değilsiniz siz... ruhun korkusundaki mutluluğu görüp geçirmediniz hiç.. ve kartal olmayanlar ise uçurumlar üstüne yuva kurmamalıdırlar...
ışığım ben... ah gece olsaydım keşke.. nasıl emerdim ışığın memelerinden... ve sizleri kutsardım... siz küçük titreşerek parıldayan yıldızları.. siz ateşböceklerini...
Böyle konuşur tüm balıklar.. kendilerinin ölçemediği derinlik ölçülemez derinliktir...
Nerede canlı gördümse, itaattan söz edildiğini işittim orada...
Pençeleri sakat olduğu için kendini iyi sanan zavallılara güldüm çoğu kez..
Ey kısır kişiler.. ne cılız kaburgalısınız.. ve çoğunuzda farkındasınız ya bunun.. fakat diyorsunuz ki 'Ben uyurken tanrının biri gizlice bir şey mi aşırdı yoksa benden? hani şöyle kendine bir kadıncık yapmaya yetecek kadar'
Büyük insanlardan bahsettiklerinde hiç bir vakit inanmadım ben halka...
Küçük insanların gerekliliğini anlamak bana güç geldiği için ısırıyorlar beni galiba.. küçüklere diken göstermek kirpinin akıl karıdır ancak...
Kimine göre yalnızlık hasta kişinin kaçışıdır.. kimine göre de hasta kişilerden kaçış...
Bir yerde sevemiyorsa insan, artık geçip gitmelidir oradan...
Kendine emir veremeyen itaat edecektir.. birçokları kendilerine emir verebilirler ama itaatte pek geridirler..
Zayıf insanlar böyle olurlar işte.. hep kaybolurlar çıktıkları yolda.. ve nihayet sorar yorgunlukları 'niye çıkmıştık biz bu yola?'
Uçmayı öğretemediğiniz kişiye daha tez düşmeyi öğretiniz..
Herşeyi gören Tanrı.. mecburdu tanrı ölmeye... insan böyle bir şahide tahammül edemez.. ve hepimiz tanrının katilleriyiz..
Yükseklere varmak istediğinizde kendi bacaklarınızı kullanınız.. fakat sen ata mı bindin, hedefine mi gidiyorsun doludizgin topal bacağınla? hedefine varıp attan indiğinde o zaman sendeleyeceksin.. işte sen...
Babalarınızın ayıplarının bulunduğu yerde ermişlik taslamayın...
şu hayat oyununda düşeş atmadım desem yalan... ama her attığımda da mutlaka bir pulum kırıktı...
'Ben kimseye yük olmayı sevmem' di en meşhur sözü.. ama ömrü boyunca omuzlarda taşınmak için neler yapmamıştı ki... nasip son gününeymiş...
Yarın doğacak umutlara bugünden kundak dikenler gördüm bir elin parmakları kadar... ama kefen biçenleri sayamadım bile...
idealist olduklarını söyleyenlerin hemen ardından da imkansızlıktan şikayet etmesini aklım almıyor... içinde bulunulan şartlar -yani imkanlar- değil midir zaten insanları ideallere kanalize eden? hem bir şey daha söyleyeyim mi, o şikayet edenlerin eline imkan geçince de idealleri kalmıyor...
En bilge insan çelişkilerle en zengin olan insandır...
Geceleyin yataklarında gün doğmadan çok evvel birilerinin geçtiğini işitseler kendi kendilerine sorarlar 'nereye gidiyor acaba bu hırsız?'
Gerçekten kirli bir ırmak ademoğlu... bir umman olmalı ki insan kendisi kirlenmeden kirli bir insanı içine alabilsin...
Yalnız kekemelere mi inanır insanlar yoksa?
Anlamıyorlar beni.. bu kulaklara göre ağız değilim ben...
Gayemin yolundayım ben, kendi yolumu izliyorum... duraklayanların ve geride kalanların üzerinden atlayacağım...
Ben uçurum kenarında bir korkuluğum, kavrayan kavrasın beni... ama koltuk değneği değilim...
Yazılmış şeylerden ben yalnız kanla yazılmışı severim...
Bir zamanlar kahraman olmayı düşlerlerdi, şehvet düşkünleridirler şimdi...
Kaç dostum yalnızlığına! büyük adamların gürültüsünden sersemlemiş ve küçüklerin iğneleriyle delik deşik olmuş görüyorum seni...
Yalnızlığın bittiği yerde pazar yeri başlar... pazar yerinin başladığı yerde de büyük adamların şamatası ve zehirli sineklerin vızıltısı...
Yeni değerler yaratanların çevresinde döner görünmeden dünya... ama oyuncuların çevresinde döner halk ve şan... böyledir dünyanın gidişi...
Evet dostum.. komşularının tedirgin vicdanısın sen... onlar zehirli sinekler olacaktır hep ve sen de büyük olan... işte bu daha da zehirli yapacak onları.. kaç dostum yalnızlığına... sineklik olmak değildir senin nasibin...
iblislerini kovmak isterken, kendileri hınzırlaşanlar az değildir..
Arkadaşlıklar var... ah! dostluk da olaydı...
Köleliklerini atarlarken, son değerlerini de atmış oldu niceleri...
Sen onların ötesine geçersin fakat sen yükseldikçe daha küçük görülürsün hasedin gözü tarafından... ama en çok uçanlardan nefret edilir...
Kadın için erkek bir vasıtadır.. gaye çocuktur...
şu adam bir kahraman gibi gerçeği aramaya çıktı.. sonunda küçük ve süslü bir yalan geçirdi eline.. ve aşkım diyor buna...
Dilsiz bir ağızın her gerçeği söylemeye hakkı yoktur...
Hocasına borcunu iyi ödememiş sayılır insan sırf öğrenci kalırsa.. siz benim çelengimi neden yolmayasınız ki? Saygı gösteriyorsununz bana.. ya saygınız bir gün çökerse? Bir heykel altında ezilip kalmayasanız sakın?
Bir çok vedalar ettim.. bilirim o yürek parçalayıcı son saatleri..
insan aşılması gereken bir varlıktır...
insanlık var olduktan beri çok az neşelenmiştir insan... sadece bu bile ilk günahımızdır.. neşelenmeyi daha iyi öğrenince daha çabuk unuturuz başkalarına ıstırap vermeyi ve ıstırap icat etmeyi kendimize..
insanlarla yaşamak güç, çünkü susmak güç...
Ah! biri onları kurtarıcılarından kurtarsa...
Gerçek sert bir rüzgardır... rüzgara karşı kusmaktan ve tükürmekten sakın...
Susuzluğu ancak vahalar kandırır... ve nerede vahalar varsa putlar da vardır orada... gerçeğin adamları özgür ruhlar oldum olası çöllerde oturmuşlardır hep çölün beyleri olarak.. ama şehirde oturur besili ve ünlü bilgeler...
Kartal değilsiniz siz... ruhun korkusundaki mutluluğu görüp geçirmediniz hiç.. ve kartal olmayanlar ise uçurumlar üstüne yuva kurmamalıdırlar...
ışığım ben... ah gece olsaydım keşke.. nasıl emerdim ışığın memelerinden... ve sizleri kutsardım... siz küçük titreşerek parıldayan yıldızları.. siz ateşböceklerini...
Böyle konuşur tüm balıklar.. kendilerinin ölçemediği derinlik ölçülemez derinliktir...
Nerede canlı gördümse, itaattan söz edildiğini işittim orada...
Pençeleri sakat olduğu için kendini iyi sanan zavallılara güldüm çoğu kez..
Ey kısır kişiler.. ne cılız kaburgalısınız.. ve çoğunuzda farkındasınız ya bunun.. fakat diyorsunuz ki 'Ben uyurken tanrının biri gizlice bir şey mi aşırdı yoksa benden? hani şöyle kendine bir kadıncık yapmaya yetecek kadar'
Büyük insanlardan bahsettiklerinde hiç bir vakit inanmadım ben halka...
Küçük insanların gerekliliğini anlamak bana güç geldiği için ısırıyorlar beni galiba.. küçüklere diken göstermek kirpinin akıl karıdır ancak...
Kimine göre yalnızlık hasta kişinin kaçışıdır.. kimine göre de hasta kişilerden kaçış...
Bir yerde sevemiyorsa insan, artık geçip gitmelidir oradan...
Kendine emir veremeyen itaat edecektir.. birçokları kendilerine emir verebilirler ama itaatte pek geridirler..
Zayıf insanlar böyle olurlar işte.. hep kaybolurlar çıktıkları yolda.. ve nihayet sorar yorgunlukları 'niye çıkmıştık biz bu yola?'
Uçmayı öğretemediğiniz kişiye daha tez düşmeyi öğretiniz..
Herşeyi gören Tanrı.. mecburdu tanrı ölmeye... insan böyle bir şahide tahammül edemez.. ve hepimiz tanrının katilleriyiz..
Yükseklere varmak istediğinizde kendi bacaklarınızı kullanınız.. fakat sen ata mı bindin, hedefine mi gidiyorsun doludizgin topal bacağınla? hedefine varıp attan indiğinde o zaman sendeleyeceksin.. işte sen...
Babalarınızın ayıplarının bulunduğu yerde ermişlik taslamayın...
şu hayat oyununda düşeş atmadım desem yalan... ama her attığımda da mutlaka bir pulum kırıktı...
'Ben kimseye yük olmayı sevmem' di en meşhur sözü.. ama ömrü boyunca omuzlarda taşınmak için neler yapmamıştı ki... nasip son gününeymiş...
Yarın doğacak umutlara bugünden kundak dikenler gördüm bir elin parmakları kadar... ama kefen biçenleri sayamadım bile...
idealist olduklarını söyleyenlerin hemen ardından da imkansızlıktan şikayet etmesini aklım almıyor... içinde bulunulan şartlar -yani imkanlar- değil midir zaten insanları ideallere kanalize eden? hem bir şey daha söyleyeyim mi, o şikayet edenlerin eline imkan geçince de idealleri kalmıyor...