bu aşk, cebeci istasyonu, geri gelen mektup parçalarına dilenirim.
üsküdar ve yan çizdim parçaları her ülkücü gencin playlist'inde muhakkak bulunan ozan. bir de muhsin başkan'a yazıp söylediği ağıt hala göz pınarlarımızı helak etmededir. allah razı olsun.
beddua parçasıyla lisede iken ocakbaşı çay muhabbeti esnasında gaz aldığımız ozanımız.
(bkz:benim bozkurt yurdumda çakalların işi ne)
(bkz:benim bozkurt yurdumda çakalların işi ne)
(bkz:zemahşer)
"Usta" şiiri de vardır ve harika yorumlamıstır.
ista bastan sona sozleri
Usta - Osman öztunç
Ellerinden değil ayaklarından öpüyorum
Sebebim ustam koca babam
Sana yazıyorum ey gidi ihtiyar
Ellerinden değil ayaklarından öpüyorum
Köylüydün belki ama onurlu mamur
Bilirdin bir çok şeyi bir çok bilenden
Sıcaklar altında orak sallayan
Güneşten kavrulan teni bilirdin
Kendini bilirdin kendini
Onaltı yaşındaydım
Bir gün türkiye tanıyacak diyordum beni
Rençberiydim vahşi ve çılgın saflıkların
Gülerdim benden ileri ve geri olanlara
Dengesiydim her ikisinin
çocuksu, saf, masum gülerdim
Birazda erkekçe
Onaltı yaşındaydım
Kırıldım belki defalarca bil ki eğilmedim
Utanmadım ruhuma çizilen resmin yırtılışından
Bir gül dalıydım koparılan
çelik bir kol
Her fırsatta kasırgalaşan yellerinde
Yerlerinde yeller eser diyebilecek kadar büyümüştüm
Kırıldım belki defalarca bil ki eğilmedim.
Bu ezan hangi selaya çıkar baba
Nefesim acıyor.
Sözlerim gözde kaldı artık
Kaşlarım sual.
Duymasın güzellerin gülü can birazdan gideceğimi
Birikmesin gözlerinde intihar yüklü bulutlar
Ben de yolculuk telaşı var.
Bu ezan hangi selaya çıkar baba.
Vurgun yedim baba vurgun
Oltu taşı tesbihim , tütün tabakam ve siyah çakmağım şahit
Bir de yüreğime çizdiğin resmin vardı yanımda
üç damla kan düştü geceye
üç damla baldıran zehri
Vurgun yedim baba vurgun
Ben böyle düşünmüyordum ölmeyi baba
Altından azgın suların geçtiği demir köprüde olacaktım
Rakipte olacaktı
ikimizin elinde iki 14'lü ve gece
Birbirimize sıkarak koşacaktık birbirimize
Yıldızlar yağacaktı üzerime
Beni sabaha götüren.
Ben böyle düşünmüyordum ölmeyi baba.
Bir gece düşüme giren ihtiyar adam
"murad olsun söyleyim oğul" dedi
Zafer nerde gizlidir dedim
ömrüne ömür can güzelin yüreğinde
Peki güneş nerede saklanır dedim
"yavuzun atının ak yelesindeki sırdır oğul" dedi
Bir gece düşüme giren ihtiyar adam.
Burda insanların yalnız ağzı var
Siyah beyaz bir fotoğrafın içindeyim muzdarip
Düşüncelerim kurşuna dizildi sabaha karşı
Esselatu hayrun minen nevm derken ezanlar
Açıldı sonsuza giden yol
Burda insanların yalnız ağzı var.
Ne açtı yüreğini güzellerin gülü can
Ne de beyaz atın yelesindeki sır'a erdim
Ve buyur eyledi ötelerden o ihtiyar adam
Hoş geldin oğlum osman hoş geldin
Ne açtı yüreğini güzellerin gülü can
Ne de beyaz atın yelesindeki sır'a erdim
yan çizdim parçası da dinlemeye değerdir.
ista bastan sona sozleri
Usta - Osman öztunç
Ellerinden değil ayaklarından öpüyorum
Sebebim ustam koca babam
Sana yazıyorum ey gidi ihtiyar
Ellerinden değil ayaklarından öpüyorum
Köylüydün belki ama onurlu mamur
Bilirdin bir çok şeyi bir çok bilenden
Sıcaklar altında orak sallayan
Güneşten kavrulan teni bilirdin
Kendini bilirdin kendini
Onaltı yaşındaydım
Bir gün türkiye tanıyacak diyordum beni
Rençberiydim vahşi ve çılgın saflıkların
Gülerdim benden ileri ve geri olanlara
Dengesiydim her ikisinin
çocuksu, saf, masum gülerdim
Birazda erkekçe
Onaltı yaşındaydım
Kırıldım belki defalarca bil ki eğilmedim
Utanmadım ruhuma çizilen resmin yırtılışından
Bir gül dalıydım koparılan
çelik bir kol
Her fırsatta kasırgalaşan yellerinde
Yerlerinde yeller eser diyebilecek kadar büyümüştüm
Kırıldım belki defalarca bil ki eğilmedim.
Bu ezan hangi selaya çıkar baba
Nefesim acıyor.
Sözlerim gözde kaldı artık
Kaşlarım sual.
Duymasın güzellerin gülü can birazdan gideceğimi
Birikmesin gözlerinde intihar yüklü bulutlar
Ben de yolculuk telaşı var.
Bu ezan hangi selaya çıkar baba.
Vurgun yedim baba vurgun
Oltu taşı tesbihim , tütün tabakam ve siyah çakmağım şahit
Bir de yüreğime çizdiğin resmin vardı yanımda
üç damla kan düştü geceye
üç damla baldıran zehri
Vurgun yedim baba vurgun
Ben böyle düşünmüyordum ölmeyi baba
Altından azgın suların geçtiği demir köprüde olacaktım
Rakipte olacaktı
ikimizin elinde iki 14'lü ve gece
Birbirimize sıkarak koşacaktık birbirimize
Yıldızlar yağacaktı üzerime
Beni sabaha götüren.
Ben böyle düşünmüyordum ölmeyi baba.
Bir gece düşüme giren ihtiyar adam
"murad olsun söyleyim oğul" dedi
Zafer nerde gizlidir dedim
ömrüne ömür can güzelin yüreğinde
Peki güneş nerede saklanır dedim
"yavuzun atının ak yelesindeki sırdır oğul" dedi
Bir gece düşüme giren ihtiyar adam.
Burda insanların yalnız ağzı var
Siyah beyaz bir fotoğrafın içindeyim muzdarip
Düşüncelerim kurşuna dizildi sabaha karşı
Esselatu hayrun minen nevm derken ezanlar
Açıldı sonsuza giden yol
Burda insanların yalnız ağzı var.
Ne açtı yüreğini güzellerin gülü can
Ne de beyaz atın yelesindeki sır'a erdim
Ve buyur eyledi ötelerden o ihtiyar adam
Hoş geldin oğlum osman hoş geldin
Ne açtı yüreğini güzellerin gülü can
Ne de beyaz atın yelesindeki sır'a erdim
yan çizdim parçası da dinlemeye değerdir.
psikopat osman lakabına sahip samimi ozanımız. hiç unutmam, 2003 senesinde ülkü ocakları getirmişti de gitmiştik, tüm salon psikopat osman diye tezahürata başladı, o da bir aralık durup 'yahu kardeşim bana niye psikopat diyorsunuz oradan deli bir adam gibi mi görünüyorum' diye naz yapınca yine tüm salon 'eveeet' demiş, bu da hem salonu hem de psikopat osman'ı güldürmüştü.
severiz. pek güzel parçaları vardır. geri gelen mektup'u kendine has üslubu ile yorumlamıştır. keza cebeci istasyonu'nu da öyle. ankara her ne kadar hiç sevmediğim bir şehir de olsa her cebeci'ye ayak basışımda dinlemek isterim.
hasretin düşer bir başka güzeldir. her parçası artık bir an ile, bir duygu ile ve bir çaresizlikle, yalnızlıkla bütünleştiği için, etkilidir bünyede.
Hasretin düşer
Yüreğimin orta yerine
Garip bir hüzün sarar ruhumu
Her zaman yaslıdır bu şehir sensiz..
Fakir odamda döner durur yokluğun
Dalar, gider gözlerim uzaklara
..
Ellerim acıyor, ellerim bağlı şimdi, ellerim tutsak
Ellerim saklı, ellerim kayboldu karanlığında gecelerin
Ellerime yokluğunun kelepçesi vuruldu
Sana çiçek veremem canım
Ellerim acıyor, ellerim bağlı şimdi, ellerim tutsak
severiz. pek güzel parçaları vardır. geri gelen mektup'u kendine has üslubu ile yorumlamıştır. keza cebeci istasyonu'nu da öyle. ankara her ne kadar hiç sevmediğim bir şehir de olsa her cebeci'ye ayak basışımda dinlemek isterim.
hasretin düşer bir başka güzeldir. her parçası artık bir an ile, bir duygu ile ve bir çaresizlikle, yalnızlıkla bütünleştiği için, etkilidir bünyede.
Hasretin düşer
Yüreğimin orta yerine
Garip bir hüzün sarar ruhumu
Her zaman yaslıdır bu şehir sensiz..
Fakir odamda döner durur yokluğun
Dalar, gider gözlerim uzaklara
..
Ellerim acıyor, ellerim bağlı şimdi, ellerim tutsak
Ellerim saklı, ellerim kayboldu karanlığında gecelerin
Ellerime yokluğunun kelepçesi vuruldu
Sana çiçek veremem canım
Ellerim acıyor, ellerim bağlı şimdi, ellerim tutsak
çalkantılı hayatına rağmen her ülkücünün mutlaka sevdiği yavaş yavaşta tam bir ozan kimliğine bürünen sanatçı kardeşimiz.Muhsinler ölmez eseriyle acılarımıza tercüman olmuştu .
geri gelen mektubu söylemiştir daha ne yapsın(bkz:geri gelen mektup)