mezheplerin itikadi ve ameli olarak da farklılık gösterdiğini, buradaki limiti "ehl-i sünnet" duvarının belirlediğini de aslında iyi bilmesi gereken kişidir. örneğin selefilik itikadi bir mezheptir, ama batıldır, neye göre, ehl-i sünnet'e göre. ya da hanefilik ameli bir mezheptir ama batıldır, neye göre, şia'ya göre. dolayısıyla allah'ın kuran'ı köşesine çekilmiş, ona hükmedercesine kendini ön plana çıkaran mezhepler, fraksiyonlar, hareketler birbirlerini batıl ilan etmekte ya da hak diyerek taltif eylemekte.
mezhepler olmasaydı neye göre ibadet edecektik sorusu çok anlamlı değil. mezhepler olmadan neye göre ibadet ediliyordu? sorusu sorulabilir. ki zaten mezhep olgusu çağın gereklerinden uzak, yaşayan kuran anlayışına ters bir kümelenme göstermekte. imamların birikimi kullanılmalıdır ve (b: yol gösterici)dir. vizyon katan, yorum getiren, büyük emeklerin, tefekkürün neticesi her (b: fikir) islam dairesi içerisinde değerlidir. ama bunu çember gibi döndürüp ucuna da kepenk vurmak ne oluyor? her fikir kuran'a dayanmalı, kuran'dan sadır olmalı. yani mezhep diye bir ürün var ve onun kullanma şartnamesine biat edenlere ahirette o mezhep adlı ürün kefil mi olacak? böyle bir şey ne kuran'da ne sünnette mevcut.
yukarda öne sürülen tezlerin de zaten mevcut mezhep algısı dahilinde olması tartışmanın ufkunu köreltiyor. din insanın allah'a yönelişindeki komple zemin. bu zeminde ilerleyebilmesi için gerekenleri allah bildiriyor. o hak sayılan dört mezhep, kuran'da olmayan, daha doğrusu o mezhepçilerin "vardı da keçi yedi nesh oldu" diye vahy kavramından habersiz ortaya attıkları iddialar ölçüsünde recm diye bir yaptırımı farz kabul ediyorlar. peygamberin peygamberliği boyunca birkaç kez (b: yahudilere yahudi şeriatıyla) uyguladığı ve sonra terk ettiği recm yaptırımını ise ya bilmiyorlar, ya bilmezden geliyorlar.
hasılı, başlıktaki kişi kendisini yoruyordur, başka bir şey değil.
mezhepler olmasaydı neye göre ibadet edecektik sorusu çok anlamlı değil. mezhepler olmadan neye göre ibadet ediliyordu? sorusu sorulabilir. ki zaten mezhep olgusu çağın gereklerinden uzak, yaşayan kuran anlayışına ters bir kümelenme göstermekte. imamların birikimi kullanılmalıdır ve (b: yol gösterici)dir. vizyon katan, yorum getiren, büyük emeklerin, tefekkürün neticesi her (b: fikir) islam dairesi içerisinde değerlidir. ama bunu çember gibi döndürüp ucuna da kepenk vurmak ne oluyor? her fikir kuran'a dayanmalı, kuran'dan sadır olmalı. yani mezhep diye bir ürün var ve onun kullanma şartnamesine biat edenlere ahirette o mezhep adlı ürün kefil mi olacak? böyle bir şey ne kuran'da ne sünnette mevcut.
yukarda öne sürülen tezlerin de zaten mevcut mezhep algısı dahilinde olması tartışmanın ufkunu köreltiyor. din insanın allah'a yönelişindeki komple zemin. bu zeminde ilerleyebilmesi için gerekenleri allah bildiriyor. o hak sayılan dört mezhep, kuran'da olmayan, daha doğrusu o mezhepçilerin "vardı da keçi yedi nesh oldu" diye vahy kavramından habersiz ortaya attıkları iddialar ölçüsünde recm diye bir yaptırımı farz kabul ediyorlar. peygamberin peygamberliği boyunca birkaç kez (b: yahudilere yahudi şeriatıyla) uyguladığı ve sonra terk ettiği recm yaptırımını ise ya bilmiyorlar, ya bilmezden geliyorlar.
hasılı, başlıktaki kişi kendisini yoruyordur, başka bir şey değil.