türklerin tarihi boyunca egemen olan ideolojileri. çoğu zaman da milli kimliğe ek olarak dönemin benimsenen dini/inancı da bu potada eritilmiş ve aynı şekilde savunuculuğu yapılmış.
ancak "türkçülük" adı ile çerçevesi çizilen ve bugün de devam ettirilen siyasi akımın temelleri ekim devrimi öncesi rusya topraklarındaki esir türkler tarafından atılmıştır. azeriler, tatarlar ve meşrutiyetlerle birlikte anadolu türkleri bu akımı geliştirmiş ve kitleselleştirmişlerdir. anadolu'da ziya gökalp, enver paşa gibi isimler ön plana çıkarken türkistan'da rıskulov, vahidov, galiyev, yusuf akçura, ismail gaspıralı gibi isimler türkçülük fikri uğruna ömürlerini harcamışlardır. bu döneme dair onlarca, yüzlerce isim saymak mümkün. atatürk de özellikle akçura ve gökalp ikilisinden oldukça etkilenmiş ve dönem dönem türkçü vurguları olan politikalar izlemiştir. ancak onun türkçülüğü zaten bize bağımsız bir vatan hediye etmesiyle zirvede ve tartışılmayacak bir noktadadır.
ne var ki bugün, geçmişte türk ırkının, soydaşlarının hakkını aramakla ömrünü heba etmiş nice isim görmezden gelinmekte, türk yurtlarının birleşik bir turan devleti kurmasını hedefleyenler umarsızca türkçülükten aforoz edilebilmekte. bu elbette her şeyden önce ırkına karşı yapılan büyük bir ayıptır. seversin, sevmezsin, sana uyan fikirleri vardır ya da yoktur ancak tüm bu özellikler bu isimlerin türkçü olmadığını söyleyebilme cüretini kişiye vermemeli.
reha oğuz türkkan ve hüseyin nihal atsız gibi sonraki dönem türkçüler cumhuriyet tarihine türkçülük adına damga vurmuşlardır. özellikle atsız'ın bugünün nesilleri üzerinde sembol bir isim olduğu ortada.
şahsen ben okumaya yeni yeni başladığımda elime atsız kitapları verilen biri olarak onun modern türk tarihinde türkçülüğü yeniden filizlendiren büyük bir türkçü olduğunu asla reddemem ancak kendini atsızcı olarak niteleyen pek çok arkadaş kendi hayali tarih dünyalarında bir tekel kurmuş durumdalar ve bu tekelin yıkılması gerekiyor.
ilerleme kaydetmek, bir sonraki nesiller olarak türkçülüğü turancılığı daha pratiğe dönük biçimde yaşatmaya çalışmak hedefimiz olmalı diye düşünüyorum. bunun için tüm tarihi bütün bir birikim olarak kabul edip, ataların anısına saygısızlık etmeden tatarıyla, türkmeniyle, yörüğüyle, gagavuzuyla, macarıyla, azerisiyle geldiğimiz aynı soyu, aynı tarihi ve bu tarihte bu ırk için çaba harcayan tek bir kişiyi bile yadsımadan birlikte hareket etmeliyiz.
bir dipnot: türkçülük, moskofçuluk tehdidindeki türkiye'de amerika'nın pazarladığı "sağcılık" bünyesinde yer almışken, çar emperyalizmi altındaki avrasya türklerinde "solculuk" bünyesinde pekâla yer bulabilmiştir.
elmalarla armutları karıştırmak mesela mhp'yi kırk küsür yıldır olduğu yerde döndürüyor. bu "muhafazakar" konum, bu "güvenli liman" içini rahat ettirenler için elbette deşilmeyecektir. ama bilmeliler ki,
Vatan ne Türkiyedir Türklere, ne Türkistan
Vatan, büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan
ancak "türkçülük" adı ile çerçevesi çizilen ve bugün de devam ettirilen siyasi akımın temelleri ekim devrimi öncesi rusya topraklarındaki esir türkler tarafından atılmıştır. azeriler, tatarlar ve meşrutiyetlerle birlikte anadolu türkleri bu akımı geliştirmiş ve kitleselleştirmişlerdir. anadolu'da ziya gökalp, enver paşa gibi isimler ön plana çıkarken türkistan'da rıskulov, vahidov, galiyev, yusuf akçura, ismail gaspıralı gibi isimler türkçülük fikri uğruna ömürlerini harcamışlardır. bu döneme dair onlarca, yüzlerce isim saymak mümkün. atatürk de özellikle akçura ve gökalp ikilisinden oldukça etkilenmiş ve dönem dönem türkçü vurguları olan politikalar izlemiştir. ancak onun türkçülüğü zaten bize bağımsız bir vatan hediye etmesiyle zirvede ve tartışılmayacak bir noktadadır.
ne var ki bugün, geçmişte türk ırkının, soydaşlarının hakkını aramakla ömrünü heba etmiş nice isim görmezden gelinmekte, türk yurtlarının birleşik bir turan devleti kurmasını hedefleyenler umarsızca türkçülükten aforoz edilebilmekte. bu elbette her şeyden önce ırkına karşı yapılan büyük bir ayıptır. seversin, sevmezsin, sana uyan fikirleri vardır ya da yoktur ancak tüm bu özellikler bu isimlerin türkçü olmadığını söyleyebilme cüretini kişiye vermemeli.
reha oğuz türkkan ve hüseyin nihal atsız gibi sonraki dönem türkçüler cumhuriyet tarihine türkçülük adına damga vurmuşlardır. özellikle atsız'ın bugünün nesilleri üzerinde sembol bir isim olduğu ortada.
şahsen ben okumaya yeni yeni başladığımda elime atsız kitapları verilen biri olarak onun modern türk tarihinde türkçülüğü yeniden filizlendiren büyük bir türkçü olduğunu asla reddemem ancak kendini atsızcı olarak niteleyen pek çok arkadaş kendi hayali tarih dünyalarında bir tekel kurmuş durumdalar ve bu tekelin yıkılması gerekiyor.
ilerleme kaydetmek, bir sonraki nesiller olarak türkçülüğü turancılığı daha pratiğe dönük biçimde yaşatmaya çalışmak hedefimiz olmalı diye düşünüyorum. bunun için tüm tarihi bütün bir birikim olarak kabul edip, ataların anısına saygısızlık etmeden tatarıyla, türkmeniyle, yörüğüyle, gagavuzuyla, macarıyla, azerisiyle geldiğimiz aynı soyu, aynı tarihi ve bu tarihte bu ırk için çaba harcayan tek bir kişiyi bile yadsımadan birlikte hareket etmeliyiz.
bir dipnot: türkçülük, moskofçuluk tehdidindeki türkiye'de amerika'nın pazarladığı "sağcılık" bünyesinde yer almışken, çar emperyalizmi altındaki avrasya türklerinde "solculuk" bünyesinde pekâla yer bulabilmiştir.
elmalarla armutları karıştırmak mesela mhp'yi kırk küsür yıldır olduğu yerde döndürüyor. bu "muhafazakar" konum, bu "güvenli liman" içini rahat ettirenler için elbette deşilmeyecektir. ama bilmeliler ki,
Vatan ne Türkiyedir Türklere, ne Türkistan
Vatan, büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan