dün akşam arkadaşımızı askere uğurladık ve az önce de arayıp vardım dedi kanka amasya'ya. yemek falan yedikten sonra gidip teslim olacağım. bende ırmak kenarında dolaş kızlar sarayında takıl dedim.sonra kapattık telefonu ve askerliğim geldi gözümün önüne ve nedense muş kozmo dağında operasyonda iken yaptığımız o adını koyamadığımız olay geldi.
uzatmayalım. aylardan mayıs. muş kozmo dağı. yer yer karla kaplı dağlık alan. hava yağmurlu ve soğuk. askerliğini oralarda yapanlar bilir. ön pusu birliği vardır bir de ana karargah yerleşim birimi. demiryolu çalışması sebebiyle koruma amaçlı bir görevdeyiz. karargah dediğimiz yer derme çatma çadırlar çünkü kısa süreli bir görev deniyor. gece dönüşümlü pusu denilen ama fener alayı gibi gidip geldiğimiz nöbet aslında.gündüzleri dinleniyoruz. demiryolu çalışmasını izliyoruz falan. çok feci bir yağmur yağıyor bir gece. ve o derece de soğuk. biz ellerimiz buz gibi silahlara yapışmış, it gibi titreye titreye düşe kalka, bata çıka çadırlara dönmeye çalışıyoruz. ulan diyorum şimdi bir adam otursa şuraya hepimizi gömer. sadece ben değil herkes aynı şeyi söylüyor. ama öyle bir yağmur yağıyor ki önümüzü zor görüyoruz. ne düzen ne mesafe koruma ne alan çevre kontrolü kimsenin yaptığı yok. zar zor attık kendimizi karargah bölgesine. sağolsun bizim devreler çadırı ısıtmış bizi bekliyorlar. girdik çadıra kurulanmaya ısınmaya başladık işte ne olduysa ondan sonra oldu.
bizim devrelerden biri olm işemem lazım ama anam avradım olsun çıkmam dışarı dedi. aldı pet şişelrden birine malum işini yaptı. tam o esnada bizim uzmanlardan biri çadıra geldi. lan burası ne kadar sıcak bu yağmurda ateş nasıl yaktınız dedi ve arkadaşın doldurduğu pet şişeyi gördü. ipneler bu ne lan? demesiyle bizim ipne arkadaşın mazot demesi bir oldu tabi. uzmanın gözleri ışıldadı bize de ulan tam çakalsınız dedi gitti.
burdan sonrasını diğer çadırda ki arkadaşların anlattıkları ile yazıyorum.
uzman yeni yeni yanmaya çalışan ateşe yaklaşıp mazot sandığı sidiği ateşe heyecanla döküyor. ateş daha da canlanacak derken ateşin 'pıssss' diye sönmesiyle elinde pet şişeyle kalıyor ve ağzından 'yavşak,piç ötverenler' sözleri dökülüyor. tam o esnada tim komutanı altan teğmen çadırlarına girip ne oluyor taner uzman diyor. o da anlatıyor olayı. tamam sen sakin ol sabaha ben hallderim demiş çıkmış.
sabah oldu. ulan diğer çadırdan arkadaşlar el hareketleri falan, omuzu gösterip (rütbesi omuzda biri sizi sevecek) işaretleri. neyse atmaca timi sıraya girsin komutu geldi. biz de sıradan bir komut sanıyoruz. altan teğmen karşımıza geçti ve o güzelim komutu verdi.
* mazotçular bir adım öne..
biz bir birimize bakıyoruz. olayı bilmeyenler birbirine. biz tabi tırsa tırsa çıktık.
* napim lan sizi dediği an tim çavuşu olmanın ve operasyonda ki askere verilen tavizle :
+ sabaha bırakmışsınız komutanım artık zaman aşımı olmuş dedim.
bütün tim,uzman,teğmen dahil sırıtıyor. bir daha olmasın. falan filan.
o gün akşama kadar güldük. uç adı ile en önde çıkanlar artık askerlik bitene kadar mazotçular diye anıldı.
uzatmayalım. aylardan mayıs. muş kozmo dağı. yer yer karla kaplı dağlık alan. hava yağmurlu ve soğuk. askerliğini oralarda yapanlar bilir. ön pusu birliği vardır bir de ana karargah yerleşim birimi. demiryolu çalışması sebebiyle koruma amaçlı bir görevdeyiz. karargah dediğimiz yer derme çatma çadırlar çünkü kısa süreli bir görev deniyor. gece dönüşümlü pusu denilen ama fener alayı gibi gidip geldiğimiz nöbet aslında.gündüzleri dinleniyoruz. demiryolu çalışmasını izliyoruz falan. çok feci bir yağmur yağıyor bir gece. ve o derece de soğuk. biz ellerimiz buz gibi silahlara yapışmış, it gibi titreye titreye düşe kalka, bata çıka çadırlara dönmeye çalışıyoruz. ulan diyorum şimdi bir adam otursa şuraya hepimizi gömer. sadece ben değil herkes aynı şeyi söylüyor. ama öyle bir yağmur yağıyor ki önümüzü zor görüyoruz. ne düzen ne mesafe koruma ne alan çevre kontrolü kimsenin yaptığı yok. zar zor attık kendimizi karargah bölgesine. sağolsun bizim devreler çadırı ısıtmış bizi bekliyorlar. girdik çadıra kurulanmaya ısınmaya başladık işte ne olduysa ondan sonra oldu.
bizim devrelerden biri olm işemem lazım ama anam avradım olsun çıkmam dışarı dedi. aldı pet şişelrden birine malum işini yaptı. tam o esnada bizim uzmanlardan biri çadıra geldi. lan burası ne kadar sıcak bu yağmurda ateş nasıl yaktınız dedi ve arkadaşın doldurduğu pet şişeyi gördü. ipneler bu ne lan? demesiyle bizim ipne arkadaşın mazot demesi bir oldu tabi. uzmanın gözleri ışıldadı bize de ulan tam çakalsınız dedi gitti.
burdan sonrasını diğer çadırda ki arkadaşların anlattıkları ile yazıyorum.
uzman yeni yeni yanmaya çalışan ateşe yaklaşıp mazot sandığı sidiği ateşe heyecanla döküyor. ateş daha da canlanacak derken ateşin 'pıssss' diye sönmesiyle elinde pet şişeyle kalıyor ve ağzından 'yavşak,piç ötverenler' sözleri dökülüyor. tam o esnada tim komutanı altan teğmen çadırlarına girip ne oluyor taner uzman diyor. o da anlatıyor olayı. tamam sen sakin ol sabaha ben hallderim demiş çıkmış.
sabah oldu. ulan diğer çadırdan arkadaşlar el hareketleri falan, omuzu gösterip (rütbesi omuzda biri sizi sevecek) işaretleri. neyse atmaca timi sıraya girsin komutu geldi. biz de sıradan bir komut sanıyoruz. altan teğmen karşımıza geçti ve o güzelim komutu verdi.
* mazotçular bir adım öne..
biz bir birimize bakıyoruz. olayı bilmeyenler birbirine. biz tabi tırsa tırsa çıktık.
* napim lan sizi dediği an tim çavuşu olmanın ve operasyonda ki askere verilen tavizle :
+ sabaha bırakmışsınız komutanım artık zaman aşımı olmuş dedim.
bütün tim,uzman,teğmen dahil sırıtıyor. bir daha olmasın. falan filan.
o gün akşama kadar güldük. uç adı ile en önde çıkanlar artık askerlik bitene kadar mazotçular diye anıldı.