tren yolculuğu – Muhalif Sözlük
ilkini 8 yaşımda burdur-istanbul seferiyle yaşadığım ve şimdi fazlasıyla romantik bulduğum hadise. önceden sigara içilirdi kompartımanlarda, o zaman da ben ufacıktım. esen rüzgarın saçlarınızı dalgalandırması, camdan çıkan başınızla ufukları kollamanız, güneşin gurûbu bir başka güzel görünür o zaman. bir gün tekrar denemeliyim, neden olmasın, şartlar müsait.
trenle yapılan demiryolları yolculuğudur.

yalnız banliyö tren yolculuğu sayılmaz keyfimin kahyasına göre. öğrenci numarasız kompartıman biletini çok cüzi bir fiyata (u: 2007de 18tl idi) alırsınız en az 1 arkadaşınızla, atlarsınız haydarpaşa tren garı'ndan vangölü eskpresi'ne tatvan'a kadar gidersiniz. 44 saat sürer yolculuk. ordan gölü vagonlar için tasarlanan feribotla geçersiniz sonra van'a ulaşırsınız. ordan bir daha şimendifere atlar tebriz'e gidersiniz 6 saat daha. çello kebap ve pembe/turuncu şehriyeli pilavlarını yeyin yolculuk sırasında.

işte bu tren yolculuğudur.

anadolumun güzelliğini görmek isteyen yerli turistler de sizin gibi trenle dolaşır. dağların,köylerin arasından köprülerin üzerinden geçerken tatlı bir hüzne kapılırsınız. trende kompartıman arkadaşlığı kurarsınız. ayyaşından askerine, yörüğünden kürdüne muhatap olursunuz birçok kişiyle. genelde ankaradan sonra yavaş yavaş vagonlar boşalır siz de en az 2 kişi iseniz kompartımana çökersiniz ve uzanır yatarsınız abi.

yanınıza laptop,kitap felan almayın hayatta her zaman yakalanacak anlar değildir o yerleri görmeniz, o uzun yolculuğu yaşamanız. mp3 player, bağlama, fotoğraf makinası alıp çıkın. o güzellikleri hissedin,görün ve mümkünse eliniz kaleme gitsin duygularınızı yazın, dökün kağıda.

böyle olur tren yolculuğu.

(u: evet) (u: ben yaptım) (u: oldu)
bir haziran ayında konya-kütahya arası, akşamüstü güneş kızıllaşırken bir buğday tarlasından geçerken gördüğüm manzarayı hala unutamam.
hızlı tren teknolojileriyle yeniden moda olabilecek yolculuk şeklidir.nitekim ankara-bursa 4 saat gibi bir zaman dilimine inmiş diyorlarki tadından yenmez bir haberdir.

(bkz:devletimiz varolsun)
tren yolculuğu ve istasyonlar.. her yolculuğumda hafızama kazınan pek çok tarihi istasyon binâsı, küçük ama mütenâsip, duvarlarını sarmaşıkların sardığı kârgir istasyon binâları... önlerinde ahşap banklar.. banklarında beklenen, önünde uzun voltalar atılan istasyon binâları...
yarım kalan bir projemi hatırlatırlar bana her gördüğümde.. uzun yıllar evvel tarihi istasyon binâlarını ve hikâyelerini yazmağa karar vermiştim. hey hât!.. hayatımız gibi yarım kaldı o istasyon hikâyeleri, herşey gibi, yarım kalacaklar gibi...

mp3 player, bağlama, fotoğraf makinası demiş emir mirza...(modern çağa doğmak böyle bir şey işte:))

hiç birisi yoktu tren yolculuklarımda... ama hepsi hafızamda, hafızamın kuytularında, gözümün önünde o kârgir istasyon binâları... sarmaşıklar... bekleyenler, gidenler, el sallayanlar...

tren yolculukları.. evvelen düşünceyi tahrik eder, düşünür.. düşünür.. düşünürsünüz.. yalnız da olsanız, olmasanız da "kelimelerdir" yol arkadaşınız, kompartıman arkadaşınız...


tekrar denemeliyiz, evet. kesinlikle.. fethi gemuhluoğlu'nun dediği gibi; "vakit daralıyor" çünkü..........

güzel bir başlıktı, ves-selâm...
eski türk filmlerindeki jönlerin anadoludan yolculuk yaptıkları araç ve sonunda haydarpaşa tren garından inerek istanbula meydan okudukları an aklıma geldi... tren yolculuğu ucuz ama uzun sürer... bu nedenledir ki günümüzde pek tercih edilmediğini zannediyorum...ben sadece bir kere kısa sefere bindim o da gebze treniydi...
elbet bir gün ben de rusya'yı bir baştan bir başa.. petersburg'dan, moskova'dan vladivostok'a kadar tren bileti alacağım ve dünya anakarasının yarısını fiilen geçeceğim.. trans-sibirya expressinin vagonları içinde o uzun yolculuğumda ak-karaciğeri yoracak ve ceddimin esrarengiz diyarlarından hüzünlü ve soğuk gözlerle süzüleceğim.. baykal gölünden geçerken "(i: manyaınızım ulan)" diye buryat kızlarına avazım çıktığı kadar bağıracak, önceden hazırlamış olduğum kartvizitleri belki birkaçı alır da mail atar diye camdan atacağım..

belli mi olur belki moğolistan'a, belki çin'e, belki de sonunda japonya'ya yardırırım.. ama sonunda dünyanın en uzun tren yolculuğunu yapmış olarak hayatımı sikertmenin gururuyla caka satmaya devam edeceğim.. levendlere taş çıkartırcasına her istasyonda bir sevgili yapıp casanova'nın adını unutturacak, cengizhan'ın genlerini taşıyanlardan fazla bir nüfusa müstakbel atalık yaparak dünya tarihine adımı yazdıracağım..

hayal mi?

(u: tanıyanlar bilir)benim için hayal gerçeğin ta kendisi..

şu an ve önümüz kısa zamanı için ne para, ne zaman, ne de halimiz uygun..

ama elbet bir gün.. biliyorum!
karadeniz'in denizi kadar yollarının da hırçınlı olduğu topraklarda hayata merhaba dediğimizden tren yolculuğumuz anca üniversite yıllarında olmuştur.o da iki seferdir ama birbirinden güzeldir ikisi de.

treni sadece televizyonlarda ve almanların zamanında yaptığı kereste fabrikası kalıntılarında görmüşüzdür.bugünün binek arabalarının çıkamadığı, gidemediği yerlere varır fabrikanın rayları.kaç tane set yapıldıysa yıkan ayancık çayı yıkamamıştır beraber yaşadığı o tren raylarını.gavurların 30'lu yıllarda tomruk, kereste taşımak için yaptığı tren hattıdır belleklerimizde izi kalan.o eski raylarda amelelik yapan trenlerden biri şu an koç müzesindedir.

zonguldak istasyonundaydık.bilet satan adama sorum şu olmuştu:" abi otobüs kaçta?"ve hala daha hatırlandıkça gülünen bir sorudur.7 kişiydik bir kompartmanda.sigaralarımızı yakıp gözlüyorduk görevliyi ve konuşmaları dinliyorduk koridordan gelen.trenin dağ başında aküsü bitip kalması ve gecenin 10'unda karadeniz'in sımsıkı bir dağ yamacında tütünle hayal kurmak.
ve çocuk gibi sevinmek...

ikincisi hızlı trendi ama yolculuğu özeldi.yanımda ciğerim, sevdam.hızlı yaşamak güzel ama hızlı tren olmayacaktı, yavaş yavaş gidilecekti.

velhasıl güzeldir.