28 şubat darbesi – Muhalif Sözlük
(u: ukde)(u: yozgat kralı üçüncü durmuş)

refah-yol hükümetinin laikliğe aykırı hareketleri ve irtica tehlikesi iddiasıyla dönemin tsk kuvvetlerince 28 şubat 1997'de sincan'da tankların yürütülmesiyle başlamış ve mgk zirvesinde ağızlara sıçılarak yapılmış post-modern darbedir. erbakan, çiller ve hükümetindeki bakanları sadece istifa etmek zorunda kalmayıp tüm direktifleri kabule yanaşıp imzaları basmış, akabinde ve detayında özellikle eğitim alanın da ihl'li, kamusal alanda dindar-dinci memur-işçi avına çıkılmıştı. etkisi 1000 yıl sürecek dendi ama 5. yılında cortingenledi!

bu darbenin kudretli subayı daha sonra akp-rte'nin bir dönem israil danışmanlığını yapacağı da görülen çevik bir'dir.

bu darbeye dimdik bir şekilde karşılık veren güvenoyu-gensoru yoklamalarında 8 milletvekiliyle kilit rol oynamış merhum muhsin yazıcıoğlu, ve çevik bir'in kazıklı lafına erkekçe cevap verip gecenin bir yarısı egm'nin kapısını zorla kırdırtıp genel müdüriyetin baş koltuğuna oturan meral akşener'dir!

"(i: Müslümanların iktidarını engellediler dedirtmeyeceğim)"... demişti o günler merhum.

28 subat son askeri darbesi akp'yi hazirlayan ve toplumu donusturmek icin holdinglesen liberal cemaatleri guclendiren bir usa operasyonudur dendi. anayasa hukuku kursusu hocalari bu anayasanin baskanlik sistemine giden ve yurutmeyi oligarsik bir sinifa donusturen, cumhurbaskanini sultanlastiran, hukuku isgal altinda biraktiran bir anayasa oldugunu belirttiklerinde gelecek hakkinda sorduklarinin bu kadar da peyderpey gerceklesecegini o gunden kestirememek salakligin daniskasi olurdu, evet, yalniz bu kadarina da pes!

isin en ilginci magdur ayagina yatan fethullah gulen cemaatinin gecmisteki sozlerini, duruslarini ve hukumete karsi tavirlarini unutmalaridir.

(bkz:fethullah gülen'in çevik bir'e yazdığı mektup)
http://tiny.cc/pcaitw

erbakan'a buyuk bir saygi duyarim ama sunu da belirtmeliyim ki tirsak ve pisirik oldugunun en somut kanitidir bu darbe! demek ki islamcilik sozle-sloganla olmuyormus. devrim kanli mi kansiz mi olsun sorusuna asker, kansiz cevabini vermis ama buyuk bir kalabaligin da hayatlari ile oynamislardir!

sorumlular kimdir sorusuna cevap ne verilmeli sizce?
sadece o gunun genelkurmay ve ekibi mi?

merhum gul adam icin yillardir sindire sindire sahid oldugum 28 subat yıldonumu yorumu ise, muslumanlarin iktidarina destek vermek, o gunun net ve tek tavir adamligini yapmak ne yazik ki kendisine hic bir getiri saglamamistir. evet, o bunu sadece hakkaniyet icin karsiliksiz yapiyordu ama onu destekleyen bizlerin halktan karsilik bulma umudu ve istegi vardi!

sonuc?

milliyetci oldugumuz icin islamcilar oy vermedi diyen gencler 99 secimlerinde mhp'ye kimlerin neden oy verdigini arastirabilir. bbp islami soylemler uzerine siyaset yapsa da islami kanadi kazanamayacakti! aynen simdiki yal. top. ve ardili mus. testi.'nin demokrasi uzerine tellallik yapip da demokrat ve liberal oylardan zirnik dahi alamadigi gibi!
akp'nin ekmeğini yemekten bıkmadığı bi' boka yaramamış darbedir. keşke bir temizliğe vesile olsaydı da övebilseydik bugün. dönemin en gereksiz ismi de, gaz verip bakkala yolladığımız mahallenin saf çocukları misali hareket eden yazıcıoğlu'dur. acı gerçek. aşağıdaki alıntı da o dönem 15 bin nüfuslu kızılcahamam'da yaşananlar. ne yalan söyleyim, gramofon esprisi doğruysa güldüm.

---------------alıntı---------------
sürecin esas rüzgarı ise kamuda esti. milli manevi değerlere yakınlığıyla bilinen dönemin ilçe kaymakamı vasip şahin başka bir yere vali yardımcısı olarak atandı. yerine gelen kaymakam mehmet özmen ise tam anlamıyla bir irtica avı başlattı. ilk işi, güya toplum yararına faaliyet gösteren bir derneği canlandırmak oldu. bu dernek çatısı altındaki memurların bir kısmından istihbarat ağı kurdu. bunları, çalıştıkları kurumların diğer personellerini izlemek ve haklarında bilgi toplamak üzere organize etti. özellikle kurumların dindar amirleri ve yöneticileri başta olmak üzere tüm dindar memurlar sıkı bir takibe alındı. sonrasında ise pek çok unutulmaz olay yaşanmaya başladı. bunlardan çok çarpıcı olanlarını hatırlamaya çalışırsak;

1. kaymakamın yanına aldığı jandarma yetkilileriyle beraber üç – beş günde bir akşam dindar memurların evlerine yaptığı baskınlar ilçenin en önemli gündemi olmuştu. birkaç dindar memurun arkadaşlık ilişkileri çerçevesinde, içlerinden birisinin evinde çay sohbeti amacıyla bir araya geldikleri akşamlarda kaymakam anında istihbarat alıyor ve evleri basıyordu. bu baskınların neticesinde oradaki memurları “irticai toplantı” yaptıkları gerekçesiyle mahkemelere sevk ediyordu. bunların bir kısmı yerel mahkemede, bir kısmı ise yargılandıkları dgm’de berat ettiler. dindar memurlar evlerine birden fazla misafir almaktan korkar oldular.

2. bu baskınlarda bazen en komik mizah fıkralarına bile taş çıkartacak manzaralar da yaşanıyordu. örneğin; bir akşam yine yanına aldığı jandarmadan bir yetkiliyle beraber, hafiyeleri tarafından sağlanan istihbarata dayanarak irtica avına çıkan kaymakam; çay sohbeti yaparlarken bir taraftan da nostalji olsun diye gramofonda çalan şarkıları dinlemekte olan esnaf - memur karışımı bir grubun bulunduğu bir mekanı bastı. ne yaptıklarını sordu. toplumda hazır cevaplılığıyla ve nüktedanlığıyla tanınan bir esnafın; “kaymakam bey, gördüğünüz gibi yüz sene öncesine ait bir aletten müzik dinleyerek irtica yapıyoruz.” diye cevap vermesi kahkahalara neden oldu. umduğunu bulamayan, aldığı cevaba ve atılan kahkahalara da epeyce bozulan kaymakam, dönüp gitti.

3. özellikle kamuda dindar bilinen yöneticilerin sürekli açıklarını arıyordu. bazen de komplo kurduğu bile sanılıyordu. örneğin; bir sabah mesaisinin yeni başladığı dakikalarda adeta baskın gibi bir şekilde denetime geldiği bir kuruma ait gönderdeki bayrağın bir köşesinin hafifçe sökük olduğunu tespit etti. oysa bir gün önce sağlam olan bayrağın bir gecede köşesinin sökülmesi ve sabahın ilk saatlerinde kaymakamın o kuruma gelmesi ve de gelir gelmez hemen bayrağın söküğünü tespit edivermesi pek olacak şey değildi. Hiç gecikmeden adliyeye koşan kaymakam, dindarlığıyla bilinen ve de vatan, millet, bayrak sevgisinden kimsenin şüphe etmediği kurum amirini “bayrağa muhalefet kanunundan” mahkemeye verdi. ancak mahkeme beratla sonuçlandığından kaymakamın hevesi kursağında kaldı.

4. kaymakamın irtica avı tutkusu başka tiraji komik olayların yaşanmasına da neden oluyordu. örneğin; kaymakam, belediye güreş antrenörü bekir hoca’nın başına taktığı yeşil bereye takmıştı. renginden dolayı, irticai bir eylem olduğu iddiasıyla savcılığa suç duyurusunda bulundu. savcılık şikayeti yerinde görmedi ve takipsizlik kararı verdi. olayın ilçede duyulması üzerine “ne olur, ne olmaz endişesiyle” korkuya kapılan pek çok kişi yeşil olan ne varsa hepsinden uzak durmayı yeğler oldular. bekir hoca ise tam tersine bu olaydan sonra kaymakama inat, biraz daha koyu yeşil bere takmaya başladı.

5. irtica avına çıkan yalnızca kaymakam değildi. bazı amir ve memurlar da; kimisi içinden gelerek, kimisi de kaymakama yaranmak için bu işin peşine düşmüşlerdi. örneğin; bir kurum yöneticisi biraz dindarsa, o kurumda çalışan ve kaymakamla iş birliği halinde olan bir personel yalnızca yöneticiyi izlemekle kalmıyor, aynı zamanda yönetici aleyhine irtica söylentileri çıkarmaya çalışıyordu. özellikle bazı okullarda bunun pek çok örneği yaşandı. bir okulun bir sınıfında, bir öğretmenin dinle ilgili bir iki kelime söz sarf etmesi hemen milli eğitim müdürlüğüne veya kaymakama ispiyonlanıyordu. hele başörtüsü takanlar? okulda değil, okulun mücavir alanında da değil, özel hayatlarında dahi başörtüsü taksalar, ispiyonlanıp fişleniyorlardı. din eğitimi veren okullardan mezun memurların ise fişlenmeleri için başkaca bir eylemlerine gerek yoktu.

Yyaşanan şu örnek olay bunun açık ispatı olmuştu: dönemin ilçe milli eğitim müdürünün hizmetlisine, o günkü iktidar partisi dsp ilçe başkanını kastederek, “götür bunu başkana ver.” dediği kapalı zarfı, talimatı yanlış anlayan hizmetlinin getirip belediye başkanına (salih öztürk'e) vermesi perde arkasındaki kirli tezgahın ifşası olmuştu. çünkü bu normal bir zarf değildi. zarfın içinden çıkan bir irtica fişleme listesiydi. liste başlığı (ilçe milli eğitim müdürünün doğru dürüst yazamaması nedeniyle) “kızılcahamam milli eğitimde irticalen görev yapanlar” olarak yazılmıştı. oysa doğrusunu yazmayı becerebilmiş olsaydı, “kızılcahamam milli eğitimde irticacı olarak görev yapanlar” şeklinde olurdu. listede on altı – on yedi isim yer almıştı. isimlerin karşılarına ise, “ilahiyat mezunu, imam hatip mezunu, başörtüsü takıyor” şeklinde kısa ifadelerle irticacı olma gerekçeleri belirtilmişti.
---------------alıntı---------------
Şu sıralar yâd ediliyor. Tarih, sözde rövanşının alındığı ergenekon, balyoz gibi davaların on kat büyük mağduriyetleri doğurmuş olduğunu da yazacaktır. hiçbir özgürlük kısıtlanmamalı. Başörtüsü, sakal vs. tartışması gayet ilkel ve fakat din tüccarlığı tartışması maalesef hala çağdaştır. Sanırım bin yıl sürecek.