Şu sıralar yâd ediliyor. Tarih, sözde rövanşının alındığı ergenekon, balyoz gibi davaların on kat büyük mağduriyetleri doğurmuş olduğunu da yazacaktır. hiçbir özgürlük kısıtlanmamalı. Başörtüsü, sakal vs. tartışması gayet ilkel ve fakat din tüccarlığı tartışması maalesef hala çağdaştır. Sanırım bin yıl sürecek.
akp'nin ekmeğini yemekten bıkmadığı bi' boka yaramamış darbedir. keşke bir temizliğe vesile olsaydı da övebilseydik bugün. dönemin en gereksiz ismi de, gaz verip bakkala yolladığımız mahallenin saf çocukları misali hareket eden yazıcıoğlu'dur. acı gerçek. aşağıdaki alıntı da o dönem 15 bin nüfuslu kızılcahamam'da yaşananlar. ne yalan söyleyim, gramofon esprisi doğruysa güldüm.
---------------alıntı---------------
sürecin esas rüzgarı ise kamuda esti. milli manevi değerlere yakınlığıyla bilinen dönemin ilçe kaymakamı vasip şahin başka bir yere vali yardımcısı olarak atandı. yerine gelen kaymakam mehmet özmen ise tam anlamıyla bir irtica avı başlattı. ilk işi, güya toplum yararına faaliyet gösteren bir derneği canlandırmak oldu. bu dernek çatısı altındaki memurların bir kısmından istihbarat ağı kurdu. bunları, çalıştıkları kurumların diğer personellerini izlemek ve haklarında bilgi toplamak üzere organize etti. özellikle kurumların dindar amirleri ve yöneticileri başta olmak üzere tüm dindar memurlar sıkı bir takibe alındı. sonrasında ise pek çok unutulmaz olay yaşanmaya başladı. bunlardan çok çarpıcı olanlarını hatırlamaya çalışırsak;
1. kaymakamın yanına aldığı jandarma yetkilileriyle beraber üç beş günde bir akşam dindar memurların evlerine yaptığı baskınlar ilçenin en önemli gündemi olmuştu. birkaç dindar memurun arkadaşlık ilişkileri çerçevesinde, içlerinden birisinin evinde çay sohbeti amacıyla bir araya geldikleri akşamlarda kaymakam anında istihbarat alıyor ve evleri basıyordu. bu baskınların neticesinde oradaki memurları irticai toplantı yaptıkları gerekçesiyle mahkemelere sevk ediyordu. bunların bir kısmı yerel mahkemede, bir kısmı ise yargılandıkları dgmde berat ettiler. dindar memurlar evlerine birden fazla misafir almaktan korkar oldular.
2. bu baskınlarda bazen en komik mizah fıkralarına bile taş çıkartacak manzaralar da yaşanıyordu. örneğin; bir akşam yine yanına aldığı jandarmadan bir yetkiliyle beraber, hafiyeleri tarafından sağlanan istihbarata dayanarak irtica avına çıkan kaymakam; çay sohbeti yaparlarken bir taraftan da nostalji olsun diye gramofonda çalan şarkıları dinlemekte olan esnaf - memur karışımı bir grubun bulunduğu bir mekanı bastı. ne yaptıklarını sordu. toplumda hazır cevaplılığıyla ve nüktedanlığıyla tanınan bir esnafın; kaymakam bey, gördüğünüz gibi yüz sene öncesine ait bir aletten müzik dinleyerek irtica yapıyoruz. diye cevap vermesi kahkahalara neden oldu. umduğunu bulamayan, aldığı cevaba ve atılan kahkahalara da epeyce bozulan kaymakam, dönüp gitti.
3. özellikle kamuda dindar bilinen yöneticilerin sürekli açıklarını arıyordu. bazen de komplo kurduğu bile sanılıyordu. örneğin; bir sabah mesaisinin yeni başladığı dakikalarda adeta baskın gibi bir şekilde denetime geldiği bir kuruma ait gönderdeki bayrağın bir köşesinin hafifçe sökük olduğunu tespit etti. oysa bir gün önce sağlam olan bayrağın bir gecede köşesinin sökülmesi ve sabahın ilk saatlerinde kaymakamın o kuruma gelmesi ve de gelir gelmez hemen bayrağın söküğünü tespit edivermesi pek olacak şey değildi. Hiç gecikmeden adliyeye koşan kaymakam, dindarlığıyla bilinen ve de vatan, millet, bayrak sevgisinden kimsenin şüphe etmediği kurum amirini bayrağa muhalefet kanunundan mahkemeye verdi. ancak mahkeme beratla sonuçlandığından kaymakamın hevesi kursağında kaldı.
4. kaymakamın irtica avı tutkusu başka tiraji komik olayların yaşanmasına da neden oluyordu. örneğin; kaymakam, belediye güreş antrenörü bekir hocanın başına taktığı yeşil bereye takmıştı. renginden dolayı, irticai bir eylem olduğu iddiasıyla savcılığa suç duyurusunda bulundu. savcılık şikayeti yerinde görmedi ve takipsizlik kararı verdi. olayın ilçede duyulması üzerine ne olur, ne olmaz endişesiyle korkuya kapılan pek çok kişi yeşil olan ne varsa hepsinden uzak durmayı yeğler oldular. bekir hoca ise tam tersine bu olaydan sonra kaymakama inat, biraz daha koyu yeşil bere takmaya başladı.
5. irtica avına çıkan yalnızca kaymakam değildi. bazı amir ve memurlar da; kimisi içinden gelerek, kimisi de kaymakama yaranmak için bu işin peşine düşmüşlerdi. örneğin; bir kurum yöneticisi biraz dindarsa, o kurumda çalışan ve kaymakamla iş birliği halinde olan bir personel yalnızca yöneticiyi izlemekle kalmıyor, aynı zamanda yönetici aleyhine irtica söylentileri çıkarmaya çalışıyordu. özellikle bazı okullarda bunun pek çok örneği yaşandı. bir okulun bir sınıfında, bir öğretmenin dinle ilgili bir iki kelime söz sarf etmesi hemen milli eğitim müdürlüğüne veya kaymakama ispiyonlanıyordu. hele başörtüsü takanlar? okulda değil, okulun mücavir alanında da değil, özel hayatlarında dahi başörtüsü taksalar, ispiyonlanıp fişleniyorlardı. din eğitimi veren okullardan mezun memurların ise fişlenmeleri için başkaca bir eylemlerine gerek yoktu.
Yyaşanan şu örnek olay bunun açık ispatı olmuştu: dönemin ilçe milli eğitim müdürünün hizmetlisine, o günkü iktidar partisi dsp ilçe başkanını kastederek, götür bunu başkana ver. dediği kapalı zarfı, talimatı yanlış anlayan hizmetlinin getirip belediye başkanına (salih öztürk'e) vermesi perde arkasındaki kirli tezgahın ifşası olmuştu. çünkü bu normal bir zarf değildi. zarfın içinden çıkan bir irtica fişleme listesiydi. liste başlığı (ilçe milli eğitim müdürünün doğru dürüst yazamaması nedeniyle) kızılcahamam milli eğitimde irticalen görev yapanlar olarak yazılmıştı. oysa doğrusunu yazmayı becerebilmiş olsaydı, kızılcahamam milli eğitimde irticacı olarak görev yapanlar şeklinde olurdu. listede on altı on yedi isim yer almıştı. isimlerin karşılarına ise, ilahiyat mezunu, imam hatip mezunu, başörtüsü takıyor şeklinde kısa ifadelerle irticacı olma gerekçeleri belirtilmişti.
---------------alıntı---------------