adnan islamoğulları – Muhalif Sözlük
40ambar.com sitesinde "(b: Cumhuriyet ve sabahlarını bilmediğimiz günlere uyanmak…)" yazısıyla hislerimize tercüman olmaya devam etmektedir. sade ve sadece ülkücülüğüyle hiçbir şahıs ve parti taraftarlığı gütmeden her vicdan sahibinin sesi olmayı sürdürmektedir.

---------------alıntı---------------
(i: 24 evlâdımızın şehid edildiği gün, “bu bir savaştır” diyen BDP milletvekilesinin bulunduğu TBMM’de bu küstahlığa cevap verecek bir vatan evlândın bulunmadığını görmek tepeden tırnağa acıdır, zillettir.

Bilinmelidir ki, cumhuriyet, “sabahlarını bilmediği günlere” gebedir ve sabahlarını bilmediği günlere uyanma tehlikesiyle karşı karşıyadır.

Böyle bir sabaha uyandığımızda anlayacağız ki, sahip olduklarımızın en kıymetlisi duble yollarımız değil, vatandır, özgürlüğümüzdür, bağımsızlığımızdır, vatanımızdır, bunları mütemmim cüzü olan cumhuriyetimizdir.

Peygamberin bulunduğu meclislerden itiraz seslerinin geldiğini bile bile, artık tek parti dönemini tedâi ettiren günümüz iktidarına karşı bu kadar teslimiyetçi, suskun ve gassalın elindeki meyyit gibi olmanın bedeli korkarım ki ağır olacaktır.)
---------------alıntı---------------
kelimenin tam anlamıyla bir entelektüeldir. başta yazarlığı olmak üzere; şairlik, çizerlik, hat sanatı, osmanlıca çeviri gibi konularda ilgisi ve yeteneği vardır. Bursalıdır.Yavuz ağıralioğluna yakınlığı vardır. Muhsin başkandan sonra gelen iki yönetimden de memnun değildir.
http://www.40ambar.com/ adresinde br kişisel web sitesi vardır hayırlı olsundur. Kişisel dediğime bakmayın sitenin yazar kadrosunda servet avcı ve suat başaran gibi camiamızın güçlü kalemlerini barındıran bir sitedir. herkese tavsiyemdir.

velhasılı kelam bu camianın onun ayarına gelebilmesi uzun yıllar alır. Partiye de Ocağa da birkaç gömlek büyüktür kendisi. Allah başımızdan eksik etmesin. (u: amin)
çağımızın cemil meriçi desem çok mu abartmış olurum.yok yok kılıçdaroğluna bile 2.kemal diyorlarsa az bile iltifat ettim üstadımıza.feysbukta adnan islamoğulları haber merkezi iha'nın , anadolu ajansının haberlerinden daha fazla dikkatimi çekiyor.böyle fikir adamlarına ihtiyacımız var.
cebinden çıkardı captain black'ini.. gecenin en karanlık olduğu anda yatmayı artık alışkanlık haline getirmişti. açık bilgisayarının hoparlöründen arka fonda (b: neşet baba) "zulüf dökülmüş yüze" diye ciğerini söküyordu. masasının başına geçti ve internette sevenlerinin birşeyler paylaşması ihtimaline karşı facebook sayfasını açtı. 1 yeni bildirim vardı, adnan islamoğulları parçalamıştı gene. zaten meramı anlatan, gençleri anlayan bir adnan abi vardı.

(i: - heyt be adnan abi.. yine damardan bağlamışsın..)

diye geçirdi içinden. yazıyı okudukça içerisindeki burukluk ile ümit arasındaki o isimsiz duygu ortaya çıktı. kısa mazi ve anılar canlandı gözünde.. evet; güzel anlardı, heyecanlı günlerdi.

yazının altındaki yorumlara baktı. hala o kelimelerin gizindeki manayı anlayamayan veya basitçe şükranlarını sunup avami tabirlerle sıralanan genç-yaşlı, apoletli-apoletsizleri görüp gıcık bir gülümseme attı öfkeyle. onlar kimlerdi ki, güzel-çalımlı kız gibi duran üstadın ifadelerini sanki o güzel kızın üstünde sırıtan çin malı ucuz ve bayağı olan takılar misali kelimeler takmışlardı, tüm o saçma ve saygısız yorumlarıyla.

(i: - ah abi, seni bunlar anlamıyor, yazının adresi olan üst muhataplar da dinlemiyor ve görmezden geliyor. keşke ülkücü olmasaydın, birkaç beden büyük geliyorsun bu camiaya.)

diye mırıldandı. boşuna yazıyordu adnan abi. yazık ediyordu bu yazıları yazarken ciğerlerine diye söylendi durdu. kim bilir kaç tane sigara tellendirmişti bu kelimeleri hislerden çıkarıp somutlaştırırken diye düşündü.

yok, olmazdı, her iki tarafta da düzelme olmayacaktı. onların ayrılığı formalite çıkmıştı, ikisi de aynı çıkmazlara sahip kötü ikizlerdi. yeisteydi, adnan abinin potansiyel olarak sunduğu gençlik de artık bunun farkında olduğundan kendi küçük dünyalarıyla meşgullerdi. bunu içlerinden biri olduğundan biliyordu hatta cigarayı hızlı çekerken bile öksürtmüştü bu hakikat onu. hiçbirşey değişmeyecekti. o gençler de derd-i maişet için bunları, bu ulvi kavramları kısa bir süre sonra boşvereceklerdi. "bizim ocak" tütmüyordu. kömürleri hökümet dağıtıyordu ya, onlara sıra gelmemişti. artık biri, adnan abinin o hülyalarının takipçileri olabilecek donanımlı ama saplantısız- sultasız gençlerin içindeki aşkın öldüğünü söylemeliydi. o zerdüşt kim çıkabilecekti ki... nietzche'nin ruhaniyetine bir nazi selamı çaktı ayağa kalkarak ve oturdu..

yok, yok..o yazsındı. adnan abi de kendi hülyalarının yalnızlığının meyinin sadece kelimeler ile buluşup dertleşmek olduğunun farkındaydı ama itiraf edememişti kendisine. itiraf etse de o da bilse de kabullenmek içinden gelmiyordu. zaten aksi adamdı, inatçıydı. arnavut inadı olduğunu çemberlitaş'ta türk ocağı bahçesinde nargile çekerek anılarını anlatırken dile getirmişti. ama gemiyi terketmeme sevdasının bir gün rüya olduğunu artık o da kendisine kabullendirecekti. bu rüya birgün tamamıyle bitecekti.

aysun gültekin'in türküsüne geçmişti listede sıra. o da "(b: alnıma yazılmış bu kara yazı, kader böyle imiş ağlarım bazı)" diye doğruluyordu düşüncelerini çünkü elinde unutakaldığı cigaranın yanan izmaritinin o acı dumanını çekmesiyle dalgınlıktan ancak uyanabilmişti. captain black cigarası bitmişti ama yazanın hürmetine ve birgün ölecek o ümide saygı duyarak hemen zippoya uzandı eli ve bir sarma daha çekti paketten. iki dudağının arasındaki "cigar" ateşe doğru giderken çırpınmaya başladı:

(i: - bu cigara da sana adnan abi, bu sefer senin için içiyorum.. kader böyle imiş..)
sığınılacak son limandır, iyiki vardır, kendisi ülkücü ağabeydir, ülkücü tavırdır, ülkücü kalitedir. son kuşak ülkücülerin yüreklerindeki sevdanın yazıya dökülmesidir. dik durmak ve dik duranların sözcüsü olmak gibi son dönemlerin altın kıymetinde ki biricik tavrının müstesna bir örneğidir.
velhasıl allah razı olsun, her yazısı ayrı bir cevher, allah uzuuunnn bir ömür nasip eylesin, başımızdan eksik olmasın... geç tanıdım, çok sevdim...
gençlikten umudunu kesmemiş;yazılarını genç nesiller için yazdığını söyleyen namuslu ve cesur bir kalemdir.
yalçın topçu'nun helikopter kazasının ilk haber verildiği hükümete teşekkürlerini ilettiği o ayılıp bayılma(!) sıralarında "(b: lidere yaraşır bir vaziyette vakarla)" alperenlere inme çağrısında bulunmasını sorgulayarak hangi liderden bahsettiği ve o liderin vakarını anlattığı, bazı bilinmeyenleri ilk kez okuyacağımız "(i: hangi lider, hangi vakar?)" başlıklı son yazısından sonra, camiamıza renksiz ve sessiz olduğu için bol bol küfretmeme neden olan, dışarıdan bakınca devasa gibi görünen şu kuru kalabalıkta sesimiz olabilen tek kişidir.

üstad; bir önceki yazısında bbp genel merkezi ve başındakilere -özellikle yalçın topçu'ya- yönelttiği sorunun cevaplanmaması üzerine şu şok edici ifadeleri dile getirmiştir:

---------------alıntı---------------
(i: Size önceki yazımda bir soru sordum.
Muhsin Yazıcıoğlu’nun vefat haberini ne zaman aldınız diye?
Buna cevap vermediniz!
Ben cevaplayayım da kayıtlara geçsin:

(b: Muhsin Yazıcıoğlu’nun vefat haberini devletin en üst birimlerinden birinden aldınız [detayları mahfuzdur]. )Haberi daha ilk akşam aldınız, devletin en üst birimlerinden birinden gelen bu haberi câmiadan neden sakladınız? Neden mütemâdiyen “devlet orada, herkes üzerine düşeni yapıyor” diye feverân ettiniz ve kademe hatası yapmadan teşekkürler ettiniz, “aramayan ve kurtarmayan” ekiplere?

Buna öyle mâkul bir cevap veriniz ki, iknâ ediniz herkesi… Aksi taktirde kendinizi bu sorulardan kurtaramayacaksınız ve o üç gün boyunca yaptığınız her şeyin “mizansen” olduğunu itiraf etmiş olacaksınız…

O süreci Muhsin Yazıcıoğlu adına, Büyük Birlik Partisi adına, ülkücüler adına yönetemediniz, kötü yönettiniz. Ama o süreci kimin adına bu kadar iyi yönettiğiniz sorusu da ikinci sorum olarak geçsin kayıtlara…

Sanıyorum bu soruya siz değil, tarih cevap verecek)
---------------alıntı---------------


yazının tamamı;
http://tinyurl.com/4hhdzxj
sezen aksunun şarkıları üzerinden sosyolojik tahliller yapabilen ve'l hasıl gitmek vaktidir diyerek kendini bilmez egoistlere veryansın ederken bize de derin bir elem veren zat-ı şahane.. inşallah tanışırım bir vakit..
Bir yazarı beğeniyoruz Alkışlıyoruz ve sonra onu kaleminden bezdiriyorlar . Biz mi Tuhafız camia mı Tuhaf diye düşünürken , Sorunun bizde olmadığını anlatan ağbeyimiz. Yazılarından tanıdığımız cok değerli bir ağbeyimiz . ülkü Ağbeyimiz değil . Gercekten ağbeyimiz. Sizin yazılarınızı keyifle okuyoruz. Bize bir çok konuda yol gösteriyor. Ve en azından bizim için yazmanızı bekliyoruz.
"(b: Ve'l-hâsıl gitmek vaktidir...)" başlıklı yazısı ile vefasız, benmerkezci ve gittikçe ruhun ölüp terbiyenin çekildiği "bu camia" için yazmaya ara verdiğini ima etmiştir.

o kadar yazıda takdir etmekten başka birşey yapmadı hem akranları (b: böyükler) hem de ülkücü gençlik. zaten emek sarfedip özgün bir üslupla nakkaş gibi işlediği yazılarından mesaj ilgili yerlere gitmedi, gitse de işlerine gelmedi.

onu okuyamayacak olmak bu camia için kayıp ama; gerçekten de iki yıllık mesai kifayet eder. "biz"im için çok bile. onun kelimeleri ve üslubu "biz"e bir kaç gömlek geniş.

üstad;

tebdil-i mekan devrini birkaç önceki yazınızla kapatmıştınız. (b: tebdil-i zaman)da hayır vardır. "muhalif sözlük" her daim kıymetinizi bildi, ALLAH razı olsun. siz bizim büyüğümüzsünüz. ama "ülkü devi"(!) değil sadece abimizsiniz, hocamızsınız.

siz gelin sadece bize, gençlere yazın. bizim dünyamızda size hep yer vardı ve hala var!