cemil meriç – Muhalif Sözlük
hakikat cümleleri arasına nakşaden merhum üstadımız...iki nefesin arasında ki şu ömrümüzü anlamlı kılan düşüncenin neferleri üzerine neşredilen bir kelimenin bile pahabiçilemez olduğu aşikar.
Yeni bir medeniyet tasavvuruna ihtiyacımız olduğu gün gibi aşikardır.bu medeniyetin inşasının temel unsurlarından biri olmalıdır cemil meriç.

"Bu ülkenin bütün ırklarını, tek ırk, tek kalp, tek insan haline getiren islamiyet olmuş.Biyolojik bir vahdet değil bu.Ne kanla ilgisi var, ne kafatasıyla.Vahdetlerin en büyüğü, en mukaddesi.ister siyah derili, ister sarı…inananlar kardeştir.Aynı şeyleri sevmek, aynı şeyleri yaşamak ve ölmek.Türk’ü, Arap’ı, Arnavut’u düğüne koşar gibi gazaya koşturan bir inanç;gazaya, yani irşada.Altı yüzyıl beraber ağlayıp beraber gülmek.Sonra bu muhteşem rüyayı korkunç bir kabusa kalbeden meşum bir salgın:Maddecilik.Tarihin dışına çıkan Anadolu, tarihin ve hayatın.Heyhat, bu çöküşte kıyametlerin ihtişamı da yok, şiirsiz ve şikayetsiz.”

Bu ülke- Say.181
‎"ruh, yazının icadından beri ölümsüz. kaya homurdanır, mermer gülümser, konuşan yalnız kitap." cemil meriç,s.263,bu ülke.
‎"halk temsilcilerini seçtiği için hürdür diyorlar... bir öküzün istediği kasabı seçmesi gibi bir şey..." mağaradakiler - cemil meriç
"Biz medeni insanlarız(!), güvercinleri boğarız ama zarifâne; şöyle önlüğümüzün altında..."(c.meriç)
"Sevgi garip bir yangın.. yaşaması için büyümesi gerek... o yangına her şeyini atacaksın... zamanını-gururunu-dehâanı... ve kül olacaksın... insanlar ondan korkuyor ondan yaşamıyorlar... sonsuz karşısında cücenin korkusu.."(c.meriç)
fikrimce cumhuriyet devrinin en büyük aydınıdır, bir o kadar da yalnızlığa ve umarsızlığa itilmiştir.
bu toprakların irfan ve hikmet geleneğini;hint düşüncesinden, fransız anlayışına harmanlayarak zenginleştiren modern anadolu bilgesi.
aynı zamanda o güzelim gözlerini tecessüs uğrunda kaybetmiş fikir işçisidir. Biricik aşkı lamiâ hanıma göndereceği mektupları, eşi fevziye hanımın kaleme almış olması da muazzam bir hadisedir. fevziye hanım'ın cefâkar, vefâkar ve merhametli yapısı, cemil meriç'in onu hep bir anne şefkatiyle görmesine ve ona derin bir saygı/sevgi beslemesine neden olmuştur.

gençlik serüvenlerini ve fikri gelişimini anlattığı bu ülke'den bir alıntı..

"Batılı için tekamül bir başkalaşma, bir kişileşme. Sürünün tarihi yok. Ama tarihin yaratıcısı o. Sürünün önüne geçmek, sürüden ayrılmak mı? Aradaki mesafe uzayınca, evet!

Coşmak lazım, diyor Saint-Simon, yaşamak lazım. Hem zirvelerde, hem uçurumlarda yaşamak. Dizginleri gerilen at şahlanır, ama kanatlanmaz.

Tecrübe, harem ağalarının silahı. Büyüklerin bu koltuk değneğine ihtiyacı var mı? isa tecrübesiz. Saint-Just tecrübesiz olduğu için ulu. Tecrübe, bayalığa alışmak ve bayağılaşmak.

insanları eskisi kadar sevmemek. insanları ve eşyayı. Galiba ölmek de bu."

biraz da jurnal 2'den alıntı :

"çağdaş avrupalı, ya ümitsizlik, ya iman diyor. Başka yol yok. Zavallı büyücü çırağı, uyanışın biraz geç olmadı mı? "

"Tabular tabular..Her adımda şuura dur emrini veren bir jandarma neferi. Her kapının arkasında, elinde bıçak, bekleyen bir harem ağası. Düşünme! Düşüneni iftiranın ve sefaletin lağımında boğduktan sonra ellerimizi yıkayıp, "efendim bizde filozof yetişmiyor" diye ah-u vahlar."

üstâd büyük adamdır. sürekli aramanın, sürekli merakın, hakikati sorgulamanın belki de tek ana gâye olması gerektiğini göstermiştir. tertemiz ve zinde bir beyindir. en az bu kadar da büyük bir yüreğe sahiptir:

"Yalnız seninim. Ve yalnız beni düşündüğün müddetçe aşkımızın ömrü ebedidir. Büyüyü ancak ihanetin bozar. Manevi ihanetin. Bir an için gözbebeklerinde raksedecek herhangi bir yabancı hayal, o zaman bu rüya bir kabusa döner ve bir uçurumun kıyısında uyanırsın."
trt de türkiyenin ruhu Cemil Meric adında bir belgesel yayınlanmıştır.
Türk mahkemelerinde ilk defa ben marksistim demiştir.
Cok güzel yazar mutlaka okunması lazımdır .
Bu ülkede sağcı solcu değil namuslu ve namussuzun kavgası olmalı demiştir.
Kesinlikle bu ülkenin en iyi düşünürlerindendir. çalmamış düşünmüştür.

"duygunun asaleti, kuvvet ve isabetindedir"
sozunu anlamaya calıstıkca dahada hayran olduğum

"benim trajedim şu bir kaç satırda: sevebileceklerim dilsiz, dilimi konuşanlarla konuşacak lakırdım yok. yani, dilimle, zevklerimle, heyecanlarımla, yarımla 'büyük doğu' kadrosundanım. düşüncelerimle, inançlarımla 'yön'e yakınım. bu bir kopuş, bir parçalanış."

sozlerine sevindiğim

"mektuplarını üzülerek okudum. sen ki son liman, son ümit, son dost, ilk ve son sevgilisin
sen ki yıldızım, sen ki annem, sen ki çocuğumsun..acılarımla hırçınlaştığına üzüldüm
istıraplarım çokmu çirkin, çokmu çocukça? onları sendenmi gizleyeceğim? sahneye maskeyle çıkmak! ben aktör değilim.
sesinin tonunda minnacık bi soğuyuş hissettiğim an yokum
acılarımın kaynağı sensin, evet ama hayatımın kaynağı da sensin, senin için ve seninle yaşıyorum.
sen uçuruma yuvarlanırken tutunulan dal, sen vaha, sen bütün hayal kırıklıklarımın dudaklarında ümidleştiği kadın."

sozlerini okuduğumda duygulandığım

"her asirda bir kac kisi dusunur, gerisi dusunulenleri dusunur sadece"

tespitini ayakta alkışladığım .

"batı karşısındaki durumumuz, efendisinin ilaçlarını çalıp içen uşağın durumudur"

tespitinide bir türlü hazmedemediğim milletimize yediremediğim fikir işcisi aydın düşünür filozoftur kendisi.