otobüste kesişmek – Muhalif Sözlük
hiç bir sonuç doğurmayacak eylemdir.ineceğin durağa gelene kadar bakar çocuk ama o durak geldiğinde ayrılma anıda gelmiş çatmıştır.düğmeye basıp kapı açılıncada inersin.o mal da bön bön bakar arkandan.bir daha ne sen onu görürsün ne de o seni.. boş iş yani, olmayacak işler peşine koşmayın, illa da ava çıkmışsanız kafeye mafeye gidin ne biliyim...
otobüste kesişmek cesaret işidir.ya dengesiz kızın birine denk gelirde ne bakıyosun yaa diye çığlık atarsa..mazallah otobüste ne olur halimiz.hadi yaya olsak topuklarız da otobüs riskli. bir de otobüste kesiştiği çocuğun arkasından mal diye düşünmekte ne acayip bir çelişkidir.malsa hiç bakma o zaman
ilk görüşte bir elektriklenme oluşuyor ise cesaretinizi toplayın ve arkasından inin otobüsten. karşılaşacağınız 2 sonuç çıkar ortaya; birincisi, bir kahve ile başlayan bir arkadaşlık ve ikincisi ise kafanıza yiyeceğiniz içi makyaj malzemeleri ile dolu çanta ile sonuçlanan olaydır. ee gerisi nasip.
her zaman kızların zaferiyle son bulmuyor maalesef. şöyleki 18 yaşındayım o yaşımda millet mutfağa gidip su almazken ben hazar turizm ile gece gündüz yollardayım. 36 numarada oturan bir kız saat akşamüstü 6 gibi uzunyayla civarında cama yüzünü dayamış uyuyor ve yüzü kıp kırmızı olmuş. bende seslendim uyanmadı tabii o zaman koltuk arkası mini mp3 ve tv mekanizması yok pedeyi açtım güneş gelmesin diye kız uyandı. naaapıyosun sen yaa dedi şaşırdım! yüzünüz kıpkırmızı olmuştu bende perdeyi açtım güneş yansımasın diye dedim ve o şok edici cevap geldi ''akşam güneşi güzellerin başına vurur'' dediği anda dondum kaldım ve vallahi onu bilmiyorum ama 36 numarada oturanın kesin başına vuruyor dedim uzaklaştım arka tarafta gülüşmeler...
şoförün kapıları açıp ''gidin dışarda bir birinizi kesin. içerisi kan gölü oldu'' deyip, kasapları dışarıya atmasıyla son bulacak hadisedir.

tabi burda ki kesişmek, ellerinde kesici bir alet ile karşılıklı olarak birbirlerini kesmek değilde, bakışmak anlamındaysa orası başka.

ben bir kere şoförle kesiştim. adam işkillendi. ''bu kazma niye bana bakıyor, sapık mı? piskopat mı? ne ayak la bu?'' şeklinde paranoyalara düştü. ''sen sivrice'li misin?'' dedim. evet dedi. ''senin adın hüseyin mi?'' dedim. evet dedi. ''sen bizim köylüsün, niye beni tanımadın'' dedim. adam rahat bir nefes aldı. gülümsedi.
otobüste,minibüste filan kesişerek tanışıp,ilk ışıklarda elele inip mutlu bir beraberliğe adım atmış,akabinde bi yastıkta kocamış tanıdığın var mı? yok de mi?peki madem nedir bu hülyalı bakışlar,nedir bu ''işte senin ömür boyu aradığın mükemmel adam benim bebeğim?bakışları..birazdan kaptan,müsait bi yerde inecek var diyeceksin,minibüsçü hızla giderken aniden frene asılınca,istemeden ayakkabılarını pat pat yere vurarak kapıya yaklaşmak zorunda kalacaksın;. minibüsün tıs kapısına sıkışmamak için az önce kestiğin kızı ve dünyada ki diğer bütün güzel şeyleri unutup,can havliyle minibüsten hoplayıp eve gideceksin işte.ne ki bu hisli gibi edalar,hülyalı bakışlarla kız süzmeler filan.camdan dışarı bak,dünyayı seyret,daha iyi öyle.